Beşiktaş, Devler Ligi’ndeki kazanma arzusu ve isteğiyle oyuna rakibe baskı kurarak başladı. Gol olacak pozisyonlar da buldu. Ama ilk yarıda son vuruşlar gol için yeterli olmayınca Beşiktaş ortaya koyduğu futbolla Galatasaray’ı kendi yarı alanına mahkum etti. Maçın yüksek tempolu gözükmesinde Beşiktaş gerçeğini göz ardı edemeyiz.
Galatasaray kontrataklarında pek varlık gösteremezken, pozisyon üretimlerinde cılız kaldı. Ayrıca müsabakanın hakemi Fırat Aydınus’un, Oğuzhan’ın ceza sahası içinde darbe ile düşürülmesine penaltı vermemesi çok tartışılacağa benziyor. İkinci yarı başladı, sağ kanattan yapılan orta topunu Muslera elinden kaçırınca Cenk Tosun pozisyonu iyi takip etti ve Beşiktaş’ın golünü kaydetti. Bu Cenk golünden sonra Beşiktaş üst üste 5-6 net pozisyona girmesine rağmen saç-baş yolduracak cinsten golleri kaçırdı. Heleki Quaresma, Muslera ile karşı karşıya kalmasına rağmen topu boş kale yerine auta atınca seyredenlerin değil kendisinin kahrolduğunu farkeden olduk. Daha sonra ileriye çıkış yapan Tosic’le Beşiktaş gollerini ikiledi, Negredo’nun üçüncü golüyle maçı da domine etmiş oldu.
Tudor’un Galatasaray’ı hiçbir derbiyi kazanamazken aradaki puan farkını da mirasyedi delikanlı gibi kaybetmeye başladı. Beşiktaş böylesine farklı bir futbol anlayışını Şampiyonlar Ligi’nde sergilerken, Galatasaray karşısında tekrarlayınca anasının ak sütü gibi helalinden bu derbiyi kazanan oldu. Ayrıca kendi ligimize çok da güzel dikkati çekilecek görüntülere sahne olmasını sağladı.
Biz Beşiktaş’ı kendi saha ve seyircisi önünde zorlu karşılaşma öncesinde favori görüyorduk. En azından ben öyle görüyordum. Çünkü Beşiktaş’tan, büyük maçlarda takım halinde iyi futbol oynayıp isteğini ortaya koyacağı yönündeki beklentimiz de gerçek oldu.
Böylece ligimizin zirvesine de renk geldi.