Fenerbahçe ve Galatasaray kulüplerine kıyasla, Beşiktaş’ın daha az derdi var. Bu kulübün etrafını sorunlar kapladığı dönemde de, bundan en az zararla kurtulmasını biliyor. Bu sıyrılışlardaki şans faktörünü elbette eksik tutmuyorum ama, yönetimin de katksını yok saymıyorum.
Olaylar, Fenerbahçe ve Galatasaray’ı çabuk ve yoğun şekilde etkiliyor. Siyah-Beyazlılar sanki biraz daha dayanıklı... Karşılaştıkları sıkıntılar onları diğerlerini etkilediği kadar sarsmıyor.
Mesela mali problem derseniz, Beşiktaş’ta da eksik değil... Ama Galatasaray’da gözlendiği kadar yıkıcı olmuyor. Stadın inşaat süreci yılan hikayesine döndü ama; önceden kombine satın alanlarda herhangi bir aymazlık görülmüyor. Sabırla bekliyorlar..
Bu durum başka bir kulüpte olsa, yönetime seçim kaybettirir. Oysa Beşiktaşlılar’da, hoşgörü limiti hayli geniş.
Bazı kısık sesler çıksa da, konu kaosa dönüşmüyor.
Kaleci Tolga Zengin; göz göre göre yerine adam aranırken ve alınırken, herhangi bir tepki refleksi vermedi. Sahaya çıktı, daha iyisini oynadı.
Ersan Gülüm ile Burak Yılmaz’ın Çin’e gidişi, aynı paralalde mi?... Birisi törenle, sevgiyle, saygıyla gönderilirken; Galatasaraylı yönetim ve futbolcu arasında çok ciddi soğuk savaş oluştu. Aynı manyetik kutuplar gibi, birbirlerini itiyorlar. Beşiktaş’taki olumlu hava, Galatasaray’da asla yok!
Anlayacağınız; Galatasaray ve Fenerbahçe’nin sorunlara karşı yaklaşım biçimi ile, Beşiktaş’ın o sorunlarla başediş biçimi arasında çok ciddi farklar var. Siyah-Beyazlılar sorunu, yeni sorun üretmeden halletme becerisine sahip. Bu nedenle son kupa yenilgisinden sonra yaşanan sarsıntı da, bir şekilde normale dönüştürülecektir.
Keşke her kulüp Beşiktaş gibi olsa.
Arada tek yanlışı, başkan Fikret Orman yapıyor. Diğer kulüp başkanlarındaki dikkat çekme konuşmaları stratejisini taklit etmeye çalışıyor. Onu da yüzüne gözüne bulaştırıyor. Oysa o da Beşiktaş’ın kendi standartları içinde kalsa çok daha huzurlu bir ortam olacak.