Atamızın, "Cumhuriyet; düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister," sözünü hayatının rotasına koymuş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, ikinci yüzyılındaki ilk yazımda Cumhuriyet'imizin sonsuza kadar yaşamasını bütün benliğimle temenni ediyorum.
Hafta sonu oynanan maçlarla, ligimiz ve Türk futbolu aynı rutinde gitmeye devam ediyor. Fenerbahçe ve Galatasaray galibiyet serilerini sürdürüyor. Rakipsiz bu iki takımın hafta sonu oynadıkları maçlarda diğer lig müsabakalarına nispeten çok da ağır olmayan ve bana göre maçların neticesine tesir etmeyen hakem hataları yaşandı. Ancak, ekonomik varlıklarını bu takımlardan birine bağlayan ve maddi sebeplerle bağlandıkları takımın lehine ölümüne yorumlar yaparak sosyal medyayı yangın yerine çeviren, iki takım taraftarını birbirine düşman eden, Türk futbolunun dibine dinamit koyan sosyal medya kanaat önderlerinin yazıp çizdiklerine bakarsak, her hafta olduğu gibi bu hafta da dünyada ve ülkemizdeki tüm liglerde en çok hakem mağduriyeti yaşayan yine bu takımlar!
Diğer lig maçlarında yapılan hakem hatalarından kimsenin haberi dahi olmuyor. Alt ligler ise Allah'a emanet ve kimsenin de umurunda değil. Örneğin 90 dakikasını seyrettiğim Altay-Sakaryaspor maçında yaşananlar.
Standartları yok
Hakemlerimizin bir bölümünün hiçbir standardı yok. Bir kısmı ise kötü hakem. Eski hakemlerin televizyonlardaki maçlardan hemen sonra yaptıkları argo yüzdesi yüksek, üst perdeden, sert yorumları bu işin tuzu biberi. Bu yorumcu hakemlerin sanki hepsi sütten çıkmış ak kaşık. Hepsinin, eyyamın daniskası kararları, şampiyonluklara ve küme düşmelere sebebiyet veren skandal boyutlardaki yanlış kararları akıllardan hiç silinmemiş, taptaze biçimde hala hafızalarda. İçerden aldıkları bilgiler ile hakemlik müessesesine duyulan güveni topa tutarak reyting alanı mı dersin, içerden bilgi vererek arkadaşının altını oyan mı dersin, ne ararsanız mevcut.
Hakem camiası bambaşka Herkesin kendi çıkarına yontup bu dejenere düzeni daha fazla yozlaştırması toplumsal gerilimi artırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Oluşan gergin atmosfer beni ürkütüyor.
En azından bu gidişatı iyi görmediğimi, gelişmelerin hayra alamet olmadığını söylemek zorundayım. Büyük kitlelerin futbol üzerinden bu kadar bölündüğünü görmek, kimsenin bu gidişata dur diyememesi beni fazlası ile korkutuyor, hatta dehşete düşürüyor.
Rezalet
Bu haftaya dair en dikkat çekici olay, bence Pendik Fenerbahçe maçının oynandığı Pendik stadının haliydi. Cumhuriyetin yüzüncü yaşını kutladığımız bir günde en üst ligde en iyi kadrolardan birine hamilik eden Fenerbahçe'nin Pendikspor ile yaptığı müsabaka böyle bir statta gerçekleşmemeliydi. TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, Avrupa Futbol Şampiyonası finallerine ev sahibi olma hakkı kazandığımız bu günlerde en üst ligimizin maçlarının bu statta oynanmasını Türk futboluna nasıl yakıştırıyor? Bunu mutlaka futbol kamuoyuna izah etmeli. Böyle bir skandal durumun vizyon ya da misyon ile hiçbir şekilde izahı yok. Neresinden bakarsanız rezalet. Ha şimdi Büyükekşi, bu konuda kendisine gelen yoğun tepkiler üzerine ligin geri kalan maçlarında bu stadın kullanılmayacağını bile açıklasa, ne bugüne kadar yaşanmış skandalı, ne de böyle bir karar üzerinden gelecek maçlar için çıkacak tartışmayı artık önleyemez.
Beşiktaş'ta neler oluyor!
Ligimizin üç büyüğünden biri olan Beşiktaş'ta bu sezon yaşananlar da son derece dikkat çekici. Önce transfer, ardından da lig yarışında ezeli rakiplerinin arkasında kalan Beşiktaş'ta Konferans Ligi maçlarında alınan sonuçlar taraftarı adeta çıldırttı. Beşiktaş'ın ligde ve Konferans Liginde kendisine rakip dahi olamayacak takımlar karşısında oynadığı futbol içler açısı. Uğruna Ceyhun Kazancı'nın feda edildiği, adeta futbol şubesindeki yeni yapılanmayı yerle bir ederek yeniden teknik direktör olan Şenol Güneş, gemiyi ilk terk eden oldu. Başkan Ahmet Nur Çebi, hemşericilik ile kulüpçülük arasındaki tercihini hemşericilik yönünde kullanmanın bedelini ödüyor belki de. Çebi, Beşiktaş gibi kökleri cumhuriyet öncesine dayanan güçlü kulüpçülük geçmişi ve geleneği olan Beşiktaş'ın hemşericilik ile idare edilemeyeceğini artık görüyordur ama iş işten çoktan geçti.
Sergen Yalçın & Samet Aybaba
Efsane Süleyman Seba'yı en iyi günlerinde gönderen Beşiktaş tribünleri artık devreye girdi. Bu saatten sonra hiçbir şey bu süreci durduramaz. Beşiktaş Kulübünde de en az ezeli rakipleri kadar güçlü kongre üyeleri var. Beşiktaş Kulübü Divan Kurulu Başkanı Tevfik Yamantürk bunlardan biri. Ancak Yamantürk başkan adayı olmayacağını açıkladı. Bir diğer güçlü başkan adayı Hasan Arat. Beşiktaş Kulübünün en büyük sponsoru Rahmi Koç'un en yakını. Arat iki yıldan beri seçime hazırlanıyor ve hem Sabancı hem de Özyeğin ailesinin desteğini aldığı yazılıp çiziliyor. Ayrıca Mehmet Kazancı'nın da Hasan Arat'ı desteklediği netleşti. Kendi özel sebepleri ile Ahmet Nur Çebi'nin karşısında yer alan Fikret Orman da kendisi aday olmazsa Hasan Arat'ı destekleyecektir. Yine eski başkanlardan Serdar Bilgili ve Yıldırım Demirören de Hasan Arat'ı destekleyenlerden.
Bu durumda Hasan Arat en güçlü başkan adayı olarak seçime girecek. Ahmet Nur Çebi son ana kadar başkan adayı gibi görünse de her an her şey değişebilir. Bana göre aday olmaması Sayın Çebi'nin verebileceği en doğru karar olacaktır. Zira Hasan Arat'ın adaylığa hazırlık sürecine bakarsak, özellikle sosyal medyada bir dip dalgasının büyüdüğünü göreceğiz. Arat'ın son derece profesyonel bir çalışma süreci yönettiğini, seçim sathı mahalline Ahmet Nur Çebi'nin yıpranmış halde gireceğini, bu şekilde seçimi kazansa bile günün sonunda kaybedeceğini düşünüyorum. Bu durum, 2018 Fenerbahçe seçim sürecine çok benziyor. Sayın Arat, seçim öncesi yönetimini oluşturmaya başlamış bile. Yönetime girecek kişileri bir bir belirliyor. Sponsorluk ve projelerini de kısa süre içerisinde açıklayacaktır. Bizim kulağımıza gelen bilgiye göre teknik direktörlük için Sergen Yalçın'ın, sportif direktörlük için Samet Aybaba'nın isimleri geçiyormuş.