Dostlarım, geçmişe dönük çok dikkatli bakmalı ve her alanda FETÖ izlerini arayarak yolumuza devam etmeliyiz. Bu bağlamda 2011 yılında yazdığım bir yazıya dönmek istiyorum. Bakın “Madımak olayları” ile ilgili bana gelen bir video sonrası ne yazmışım ?
O gün yazdığım yazıdan aynen alıyorum; “...MEDYADA dolaşanların haricinde, bir dostum bazı çekimler getirdi, amatör birkaç video bir araya getirilmiş... Madem yazı yazdın, al bunu da izle dedi, dinledim ve sonuna kadar seyrettim, başa sardım bir daha seyrettim... Ne gördüm? Şunu sadece görmedim içimden idrak ettim; olay gerçekten vahim ve tek kelimeyle korkunç!
Görsellik kadar aktaramam ama kafamda yerleşen sahneleri paylaşmayı deneyeceğim...
Sahne 1: İlk dalga otelin önünde... Kalabalık çok büyük değil, kolluk güçleri tarafından engellenebilir ama engelleme derdinde kimse yok! Olaylar bu boyuttayken daha önce de yazdığım gibi Vali Bey, telefonla dönemin en yetkili iki isminden biri olan Erdal İnönü’ye ulaşıyor. Çok heyecanlı, acil yardım istiyor ve devletin tepesinden yardım beklemeye başlıyor! Verilen cevap yeterli: GEREKEN HER ŞEY YAPILACAK, siz de elinizden geleni yapın...
Sahne 2: Olay büyüyor, kalabalık oteli sarıyor, polis yetersiz kalınca vali, ‘Herhalde anlamadılar, ne talimat, ne de yardım geliyor’ diyerek bu kez Başbakan Çiller’i arıyor, cevap yine aynı: Merak etmeyin, oradayız, gerekirse asker de müdahil olacak, siz elinizden geleni yapmaya çalışın!
Sahne 3: Bu telefon konuşmasını takiben küçük bir askeri birlik yürüyerek otele doğru ilerliyor. Vali, ‘Ankara devrede’ diye düşünerek derin bir nefes alıyor! O dönem şimdiki gibi değil, valilerin asker üzerinde hiçbir etkisi-yetkisi yok! Hatta ildeki en rütbeli asker ‘fiilen vali üstünde’ değerlendiriliyor...
Sahne 4: İnanılmaz bir olay oluyor. Göstericiler yollarını keserek askeri ‘geri dönmeye’, otele varamadan ‘işi bırakmaya’ ikna ediyorlar. Çekilen video öyle gösteriyor ama bana göre Ankara’dan ‘emir almadan’ dönmeleri imkânsız! Bu arada meydanda atılan slogan ‘Asker Bosna’ya’ ve ‘En büyük asker bizim asker’...
Sahne 5: Birlik meydana giremeyip sırtını dönünce otelin önündeki ilk araba yakılarak patlatılıyor... Arabalar tek tek patlarken ‘askeri birlik ve polisler’ seyrediyor. Vali çaresiz, Ankara konuya hâkim ama ortada devlet adına kılını kıpırdatan yok...
Sahne 6: Sonrası felakete adım adım dönüşüyor... Arabalar yanıyor, patlıyor, alevler otele sıçrıyor ve askerin 50 metre ilerisinde, polisin 10 metre önünde 34 kişi diri diri yanarken, yaralı kurtulan bir kişinin daha hayatını kaybetmesiyle sonuç ‘Hitler fırınına’ doğru adım adım ilerliyor...
Sahne 7: Başbakan Çiller, Başbakan Yardımcısı İnönü’nün bilgisi, askeri birliklerin-polisin bizzat şahitliğinde, valinin feryatları arasında Türk vatandaşları ‘fırına atılıp’ yakılıyor! Kimse, Türk devletini yöneten kimse ‘yetkilerini kullanıp’ emir vererek bu gelişimi durduramıyor...
Sonuç: Bu yaşananlar ‘salaklık, basiret bağlanması’ falan değil! Buna inanan varsa; ‘salak-sersem-aptal’ ne derseniz deyin, bizzat kendisidir! Olay ‘organize’ ve son derece BİLİNÇLİ! Düzenleyen, ENGELLEYEN, ‘ellemeyin’ diyenler ‘kim, kimler’ ise ülkenin başbakanı, valisi, genelkurmay başkanı ve oradaki askeri temsilcisinden daha güçlü...
Son söz: Türkiye’de bunun gibi ‘onlarca’ hatta küçükleri de alırsak yüzlerce ORGANİZE olay var! Madımak sadece bir örnek; ‘Yakacağız’ diyorlar ve YAKIYORLAR...”
Sevgili dostlar, bu yazının yazıldığı tarih 2011... Olayın yaşandığı yıl 1993... Şimdi soruyorum; 1993 yılında yukarıdaki yazımda “Olay ‘organize’ ve son derece BİLİNÇLİ! Düzenleyen, ENGELLEYEN, ‘ellemeyin’ diyenler ‘kim, kimler’ ise ülkenin başbakanı, valisi, genelkurmay başkanı ve oradaki askeri temsilcisinden daha güçlü” cümlesi ile belirttiğim şahıs ve organizasyonlar kimler, hangileri ! KİM BUNLAR ?
Sonuç: Bugün Türkiye’de KARDEŞ KAVGASI çıkarmak için uğraşan hangi örgütler ise 1993’e de o algılama içinde bakmak lazım ! YOLLAR FETÖ ve sahiplerine çıkıyor sanki ! BAKMASINI BİLENLER İÇİN HERYERDE O KADAR ÇOK İZ VAR Kİ !