Muhalif siyasetin, bunca tecrübeye rağmen, hala beyaz Türklerin , kendi mağdurlarına öpücükler yollayarak derleyip toparlamaya çalıştığı projelerle yürümesi ilginç bir durum.
Demokrasi için hiç bedel ödemeyenler,
Darbe dönemlerini destekleyenler,
Doksanlı yılların başında, Berlin Duvarı çöküp en totaliter rejimler bir bir yıkılırken, bu ülkeyi Kürt savaşının içine sokanlar,
Ağızlarından bir kez bile ne Alevi ne Kürt kelimesi çıkmamış olanlar,
İstemedikleri başbakanlara, generallerin ‘kenara çekil!’ mesajlarını medya mensuplarının eliyle iletenler
Ellerindeki medya ve para gücüyle hükümet kuran ve hükümet devirenler, yani ‘Beyaz Türkler’ işi gücü bırakmış, şimdi de Kürtlere kardan beyaz öpücükler yolluyorlar!
Bunların, , gladyolu, özel harp daireli, JİTEM’li, OHAL’li, MGK düzenine , Erdoğan’a gelinceye kadar hiçbir siyasetçi karşı çıkamadı.
Yalnız siyasetçi mi?
Bu ülkenin, yazarı, çizeri, sinemacısı, sanatçısı, Nobel ödüllü romancısı dahil, kimse beyaz Türklere ‘eyvallahım yok size!’ diyemedi..
Mahalleyi terk ettiğine inandıkları sanatçıyı, yazarı on defa Nobel , beş defa Oscar almış olsun hiç fark etmez, bir günde mahvedebilirler. İtibarsızlaştırarak, korkutarak, sindirerek, kendinden bile şüpheye düşürerek, kendini tanıyamaz hale getirerek yapabilirler bunu.
Cumhuriyetin bilumum mağdurları ve kaybedenleri, onların eseri.
Ama işe bakın ki, biz tam da kaybedenler nihayet kendi hikayelerini kendileri yazmaya başladı diyecekken, beyaz Türk düzeninin en çok kaybedenleri, yani mağdurları, kendi hikayelerini terk etmenin eşiğine geldiler.
İroni’nin böylesine zor rastlanır!
Cumhuriyetin mağdurları, bunca kahra ve zulme rağmen, beyaz Türklerin takdirini, kardan beyaz öpücüğünü hak etme yarışı içine girdiler.
Aleviler’e, 1938- Dersim katliamı diyorsunuz, beşyüz yıl öncesine gidip size ‘ya Yavuz?’ diye cevap veriyorlar!
Dersim Kürt hareketinin de Aleviliğin de önemli merkezlerinden biridir.
Dersimliler Kürt hareketine bir milletvekilini bile çok gördüler.
Ferhat Tunç gibi, sazını, sözünü dinlesen bile yeter diyeceğin bir adayın yerine , Kamer Genc’i meclise yolladılar.
Gelelim diğer büyük mağdura, yani Kürtler’e.
Beyaz Türkler’in Kardan beyaz öpücüğüne anlaşılan onlar da talip!
Ortalık yanak uzatandan geçilmiyor!
Nişantaşı ve Cihangir’den Kürtler’in adayına oy patlaması bekleyebiliriz yani!
Ama bir kusuru varmış Selahattin Bey’in.
Beyaz Türkler’in oylarını alabilmesi için, bu kusuru da hal yoluna koyması lazım diyorlar.. Ben demiyorum valla, diyorlar..
Muhafazakar-demokrat bir Başbakan’la, çözüm süreci geliştiren Öcalan’a mesafe istiyorlar Selahattin Bey’den.
Selahattin Bey’in Gezi ve 17 Aralık için, Öcalan’dan farklı düşünmesine, buna dair özeleştiri dahi yapmasına, çözüm sürecinden tek kelimeyle söz etmeye gerek görmemesine, Kürt kelimesini bile ne olur ne olmaz diye koskoca metinde sadece iki kez-biri de dolaylı olmak üzere- kullanmasına, ‘ evet ama yetmez!’ diyorlar!
İlle de Öcalan’a mesafe!
Öcalan HDP’yi Türkiyelileşmek için kurdu, ama bu proje gel gör ki, beyaz Türklerin içinde cirit attığı bir projeye dönüştü.
Nice etki ajanları, ne Amerika ne şu ne bu. Kürt siyasetini kimse bölemedi.
Şimdi ‘Beyaz Türkler’ devrede.
Öcalan’a mesafeli Kürtler ve Öcalan’a bağlı Kürtler ayrımına doğru yol alınıyor. Ve yolun sonunda bizi sürprizler bekliyor..
Beyaz Türklerin kardan beyaz öpücüğü şimdi de Kürtlerin yanaklarında dolaşıyor!