Mustafa Karasu terbiye sınırlarını aşan, ağza alınmayacak sözlerle hakaret dolu bir yazı kaleme almış. Bana ve ‘Kürt kökenli birkaç Türk’ dediği başka aydınlara vermiş veriştirmiş. Ortada ciddiye alınacak bir tek sözü yok. Hakaret, küfür, itibarsızlaştırma, başka bir şey yok satırlarında. Demokratik özerkliğe karşı olduğumu, silahların hemen bırakılmasını istediğimi yazıyor ki, bu da işin iftira kısmı. Daha önce de böyle şeyler yazdı ve cevap verdim. AK Parti’den menfaat elde ettiğimi söylüyor. Tamamen yalan. Daha önce yazmıştım yine yazıyorum, devletle emekli maaşımın dışında hiçbir işim, yok benim. Bu maaşla evimin kirasını ödüyor, yazarlığımın telifiyle geçiniyorum.
Bin yıl daha savaşacakmış Karasu. Bin değil istiyorsa iki bin yıl savaşabilir, bana ne! Ama savaşan, dağlarda koşturan, eylemlere katılan bir kişi görüntüsü de vermiyor Karasu. Anlaşılan savaşmaktan ziyade, insanları savaşa sokmaktan hoşlanıyor. Çok değil, daha iki yıl önce ‘Kürt-Şii İttifakı’ kuruluyor diyerek ‘devrimci halk savaşı’na soktuğu gençlerden bin kişi öldü. Ama kimse Karasu’nun ‘devrimci halk ‘savaşına katıldığına dair bir şey duymadı. Karasu, kendi eline değil, başkalarının eline verdiği silahların cesaretiyle konuşuyor. Şunu bilsin Karasu, ben düşüncelerimin bedelini ödeyerek bugünlere geldim. Ölüm dahil ödemem gereken bir bedel varsa onu da öderim, ama Karasu gibilerine boyun eğmem. Sonra, devlete de boyun eğmediğimi en iyi Karasu bilir. İttihatçılardan haz etmem. İttihatçıların vaktiyle başını koparıp Mardin sokaklarında dolaştırdığı Mir İsmail’in, Mardin cezaevinde öldürülen Mir Muhammed’in ve cesedi bile kayıp olan Mir Halef’in torunuyum. Karasu’nun sahte, kendine ait olmayan cesaretine mi boyun eğeceğim? Ne Öcalan’la ne PKK’yle hiçbir sorunum yok. PKK’yi dört büyük Kürt Partisinden biri olarak görüyor, Öcalan’ın oynamakta olduğu tarihi rolü destekliyorum. Karasu özerklik istiyorsa, derdini bana değil, Kürt halkına anlatsın. Ben değil özerklik, inanması ve ikna olması halinde Kürt halkının bağımsız bir devleti olmasını da sonuna kadar desteklerim. Ama bu devleti Karasu gibileri yönetecekse, yurttaşı olmayı hiç düşünmem.
Kürtçe güzel bir deyim var, şöyle denir:
‘Xveli lı vi seri bê, go çıl kes ne dıjminê vi bê- Türkçesi şu: Kırk düşmanı olmayan adam adam değildir. Yanlış olmasın, benim kimseyle düşmanlığım yok. Ama yazdıklarımla ‘kırk tane adamı kendime düşman edemiyorsam’ yazı yazmanın bir anlamı da olmaz benim için. Yaşam felsefem budur. Ve öyle görüyor ve anlıyorum ki benim gibi düşünen milyonlarca insan var bu memlekette. Karasu özerklik kurabilir, peki onun gibi düşünmeyenleri ne yapacak, bir tek Miroğlu olsa kolay! Ama Karasu bilmeli ki, Miroğlu gibi düşünen milyonlarca Kürt ve Kürdistanlı var, ne yapacak onları Karasu? Toptan yok mu edecek?
Karasu ikide bir kontrol ettiği medyasında hakaretler yağdırıp duruyor. O dağlarda yaşayan biri. Hukuk yoluyla bu hakaretlerinin hesabını vermesi en azından şimdilik imkansız. Ama bu, şikayet hakkımı sonsuza kadar ertelememi de gerektirmiyor. Mahkemeye başvuracağım ve hakkımı arayacağım. Bir gün kısmet olur da Türkiye’ye geldiğinde bu hakaretlerin ve hedef göstermenin hesabını versin diye.
Karasu, hakaret etmeden, hedef göstermeden tartışmak istiyorsa, ona da varım, istediği TV kanalında da tartışmaya hazırım. Karasu konuşurken ve yazarken keşke yoldaşı Besê Hozat’ı örnek alsa. Hozat’ın görüşlerine katılmasam da şahsen merakla okuyor ve merakla dinliyorum. Toplumu yönetme iddiası her şeyden önce mütevazi olmayı ve tehdit hakaret etmeden konuşmayı gerektirir. Bu özellikler Besê Hozat’ta fazlasıyla var. Karasu’nun payına bu özelliklerden bir şey düşmemiş olması çok üzücü..
HDP Parti meclisi üyesi Ahmet Karataş’ın canına kast eden saldırıyı şiddetle kınıyor, failin cezasız kalmamasını diliyorum.