7 Haziran seçimlerinde HDP’nin barajı geçip geçmemesi kadar, daha önce AK Parti’ye oy vermiş, ama anketlerde halen kararsız olduğunu söyleyen, seçmen de önem kazandı. Neredeyse bu kesim %7-8’ler düzeyinde. Bu kesimin nasıl davranacağı seçimin kaderini belirleyecek. Bu seçmen grubunun psikolojik halini anlamak, onlarla sahici bir iletişim içine girebilmek için gerekli. Şu sorunun cevabını bulmak anlamlı: Bu kişiler daha önce AK Parti’ye oy vermiş olmalarına rağmen, ne oldu da tekrar oy vermekte tereddüt eder hale geldiler?
Kararsızlar neden kararsız?
Sosyal dünyada bir davranış nadiren sebep sonuç ilişkisinin kesinliği düzeyinde açıklanabilir. Genellikle o durum ile ilişkili çok sayıda faktör dinamik bir şekilde birbiriyle etkileşerek sonuç üretirler. Bu sebeple de kararsız seçmenlerin kararsızlığı çok sayıda faktör ile ilişkili. Bu faktörlerin bir kısmı yapısal bir kısmı ise psikolojik. Yapısal faktörler; ekonomideki durgunluk, halen yüksek sayılacak işsizlik oranları, ekonomik büyümenin tabana yeterince yansımaması, lider değişim süreci şeklinde olabilir.
Psikolojik faktörler ise yorgunluk, heyecan eksikliği, rahatlık, kızgınlık gibi duygusal haller şeklinde. AK Parti seçmeni son 15 ayda gerilimi yüksek üç seçim yaşadı ve seçmenin bir kısmında seçim yorgunluğu oluştu. Bu durum en fazla mitinglere katılımın yüksek olmamasında kendini gösterdi. Heyecan eksikliği ise yeni bir şey yok psikolojisinin uzantısı. Diğer bir duygu ise nasılsa AK Parti yine iktidar olur rahatlığı. Ayrıca, hükümet ve yerel yönetimlere kızgınlık da oluşmuş olabilir. Siyasal alana ve yönetim süreçlerine mikro düzeyde bakış yapıldığında çokça sorun görmek mümkün. Seçmenin bir kısmı bu sorunlu durumlara kızgın hale gelebilir.
Katılım oranlarını yapısal ve psikolojik şartlar belirliyor
Seçim sonuçlarını etkileyecek en önemli unsurlardan biri seçime katılım oranı olacak. Katılımı belirleyen iki grup faktör var. Birinci grup yapısal, ikinci grup ise konjuktürel. Yapısal olanlar; seçime katılım oranlarının belirli bir aralığa sabitlenmiş olması. Bu oran %70-90 aralığında. Yapısal faktörlerden biri seçimin hangi ayda yapıldığı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin Ağustos ayında yapılması katılımı %73 düzeyine düşürmüştü. Çünkü Ağustos ayı tatil veya memleketine gitme gibi nedenlerle oy adresinden uzaklaşmanın en sık olduğu aydır.
Konjuktürel faktörlerden biri seçim ortamının kutuplaşması. Seçimde gerilim yüksek olursa katılım artıyor. Örneğin 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde katılım %89’a çıkmıştı. Bu seçimde gerilim yüksek değil. Katılım en sık alışkanlık olan %85’ler civarında olabilir. Bu oranın altına düşerse AK Parti açıkça zarar görür.
Kararsızlar nasıl karar verecek?
İnsanlar gerçek hayatta seçenekler üzerinden düşünür. Gerçek hayatta en iyi alternatif nadiren vardır. Bu sebeple de “olası en iyiye” yöneliriz. Eğer bu seçmen tüm itiraz psikolojisine rağmen AK Parti’nin “teorik en iyi olmasa” bile “olası en iyi” olduğunu düşünürse, oy vermeye devam edebilir. Fakat seçmen her zaman seçenekleri rasyonel şekilde hesaplamaz. Bazen de güçlü duygular üzerinden karar verir. Bu sebeple de AK Parti’ye karşı küskün ve kızgın olmak, oy verme davranışını etkileyebilir. Bu sebeple seçmenin hem aklına özellikle de gönlüne seslenmek gerekir.
Ak Parti seçmenin bir kısmı nasıl olsa iktidar olacaklarını düşünme eğiliminde. Halbuki tek başına iktidar olamama riski açıkça var. AK Parti iktidarının garanti olmadığını, koalisyon olasılığı olduğu, panik duygusu oluşturulmayacak bir şekilde anlatmak, seçmeni sandığa götürmek için işe yarayabilir. Bu grup seçmenin iknasında yüz yüze etkileşim oldukça önemli. Ama bu seçmene birebir ulaşmak zor olabilir. Aynı zamanda miting ve medya yoluyla var olan riski makul bir dil ile anlatmak da işe yarayabilir. “İtirazlarınızı ve psikolojinizi anlıyoruz, ama tekrar desteğinize ihtiyacımız var” sözlerini alçakgönüllü bir tarzda söylemek gerekli.