Beşiktaş’ın yaptığı gibi seri başlangıçları severim... Üç puana mutlak talip olduğunu, erken baskıyla göstermeğe çalışan kararlı başlangıçların hastasıyım. Siyah-beyazlılar öyle iştahla yüklendiler ki, kaleci Setkus’un top çıkarmasına bile izin vermez oldular. Bizde pek itibar görmeyen hücum pres anlayışıyla, kaleciden kaptıkları top nerdeyse gol oluyordu.
Güzel olan şu ki... Sivasspor bu baskıdan yılıp geri çekileceğine, rakibinin üstüne diklemesine gitti. İlk 10 dakikada 3-0 geriye düşmeye ramak kalan konuk takım, sonraki canlanışıyla Beşiktaş’a kafa tutmaya başladı. Saymadıysanız bilemezsiniz, arka arkaya 7 pozisyonla tehditler savurdu. Oyuna, rakibe, sahaya, herşeye hakim oldular.
Maç bu havada giderken ve devre tam da biterken, bir penaltı kararı nehrin akışını aniden tersine çevirdi... Atiba’ya elbette bir müdahale var ama, penaltı noktasını göstermeye değecek kadar adalet duygusunu tam olarak içeriyor muydu. Emin değilim... Aynı pozisyon Beşiktaş cezaalanında Sivas’a yapılsaydı, o düdük çalınır mıydı? Orası meçhul!
Atiba neden yere düşmüşse, Aatıf da birebir aynı nedenle düştü. Birine penaltı verip diğerine vermiyorsan, bu çifte standarttan kıl kaparım.
***
Sivas eşitsizliğe uğrasa da, oyundan kopmadı. İkinci yarıda da Beşiktaş’ın ataklarına karşılık vermeye çalıştı. Böylece maç, seyir zevki yükselen bir trend kazandı. Ama Gomez’in gol kaçırışları klasına yakışmadı.
Quaresma’nın takıma yararlı olmak için canla-başla çırpınmasını çok dokunaklı buldum. Ne yaptı derseniz tartışılır ama, iyi niyetin de bir değeri var. Sivas’ın da verdiği mücadeleyi kutlamak gerekir. İyi maç oldu.