15 Temmuz dolayısıyla darbelerin güncelliğini kaybetmediği, 20'nci yıldönümü dolayısıyla 28 Şubat'ın gündemde olduğu bir ortamda, Hürriyet gibi iyi sabıkası bulunmayan bir gazetede “Karargah rahatsız” diye bir manşet atmak, gün ortasında hırsızlık yapmak kadar aymazca bir iştir. Ve gazetenin yazı işleri o aymazlığı yapmıştır.
Haber Hande Fırat imzası taşıyor.
Hande Fırat imzalı bir haberden böyle bir aymazlık üretmek apayrı bir maharete sahip olmayı gerektirir.
Hande Fırat'ın, 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı'nı halk ile buluşturarak, gazetecilikten öte milli bir misyon ifa ettiği bizzat Ak Parti dünyasında kabul edilen bir durumdur. Bu sebeple Hande Fırat'ın TSK'da darbe hazırlığı iması taşıyan “Rahatsızlık” haberine imza atacak birisi olmadığını sanırım basın dünyası ve sanırım, Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan dahil “Devlet ricali” teslim edecektir.
Ayrıca haber, bir konu hariç, genelde Karargah'ın, medya ve siyaset ortamında Genelkurmay Başkanı'na yönelik iddialardan rahatsızlığını ortaya koymaktadır. “Akit'e başsağlığı, Cumhurbaşkanı ile yapılan ziyaretler, ABD'li generalin ayağına gitmek, Çuvalcı generalin madalya takması, Kardak gezisi, Darbeci Dişli ile ortak villa iddiası...” gibi. Bunların hiçbirinde Karargah'ın mevcut yönetime karşı “rahatsızlığı”nı gösteren, dolayısıyla “Darbe eğilimi” ile bağlantılı bir muhteva yoktur. “Bir konu hariç” dedim. O da “Silahlı kuvvetlerde başörtüsü kararı” ile ilgilidir. Fırat'ın haberinde Karargah'ın o konu ile ilgili “Yapılan düzenlemede Karargah'ın görüşünün alınmadığı, Genelkurmay Başkanlığı'nın dahli olmadığı” bilgisini verdiği belirtiliyor. Bu ifade, bir itirazı, serzenişi, rahatsızlığı yansıtıyor mu, evet o hissediliyor.
Hükümetten konu ile ilgili iki değerlendirme geldi.
Birisi Başbakan'a aitti; “Manşet atarak Hükümete ayar vermeye çalışıyorlar” dedi. Bu, Hürriyet'in manşetinden rahatsızlığı yansıtıyordu.
Diğeri Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'a aitti. Şöyle söyledi:
"Son günlerde büyük bir üzüntüyle ve esefle TSK'yı siyasetin içine çekme gayretlerini görüyoruz. TSK'yı siyasetin içine çekme çabaları, beyhude çabalardır. Bu siyasetin muhatabı siyasettir. Siyasetin muhatabı TSK ve onun komuta kademesi değildir. Varsa eleştiriniz, Milli Savunma Bakanı olarak ben varım. Hükümet olarak da AK Parti hükümeti var. Başkomutan olarak da Sayın Cumhurbaşkanımız var. TSK, milli ve manevi değerlerimize sonuna kadar bağlıdır."
Bakan'ın sözleri daha çok Karargah'ın rahatsızlık duyduğu konuları önemsediği izlenimi veriyordu.
Hürriyet,kendisine yöneltilen suçlamalara “Hürriyet'e iftirada sınır tanımazlık” başlığı altında bir cevap verdi. Cevap, “Gazetemizin “Yedi Eleştiriye Yedi Yanıt” başlığını taşıyan dünkü manşet haberi” diye başlıyordu. Cevapta içerde yer alan “Karargah rahatsız” ifadesine yer verilmemişti. Anlaşıldığı kadarıyla o ifadenin problemli olduğunu ve problemin çok da hazmedilir olmadığını onlar da görüyordu.
Bütün bunlardan sonra, belki üzerinde durulacak bir hususa işaret etmek gerekiyor. Şu anda TSK'da dünlerdeki gibi “Karargah rahatsız” denildiğinde “Genç subaylar rahatsız” manşetlerinin atıldığı zamanlara benzer bir problem var mıdır? En azından “Karargah”ta var mıdır?
En azından “Karargah”ın, 15 Temmuz'dan sonra “Siyasi İrade” ile uyum içinde hareket ettiği söylenebilir. Milli Savunma Bakanı'nın da sivil irade olarak, oldukça net sivil hamle yaptığı gözleniyor. 15 Temmuz'un sivil iradeye ciddi anlamda güç kazandırdığı da bir vakıa.
Ancak onun ötesinde ne var?
Eski Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ'un farklı ortamlarda kamuoyuna yansıyan bazı rezervleri herhalde siyasi irade tarafından da not edilmiştir. Bunlar ne kadar TSK'nın ortak kanaatidir, ne kadar “Eski TSK anlayışı”nın uzantısıdır, üzerinde düşünülecektir.
Sonuçta TSK'nın güçlü olması, siyasi iradenin de vazgeçemeyeceği bir gerçekliktir. Bakan Işık da bunun altını çiziyor. Ordu siyasette olmayacak, güvenlikte kesinlikle olacak.