Fatih Terim hafta içinde “G.Saray beraberliğe oynamaz” demişti ama, Göztepe maçına tam da öyle başladı. Çevir kazı yanmasın metodu, maçın temel startejisiydi... Herşeyi ağırdan alıyor, zamanın kazasız-belasız geçmesine gayret gösteriyordu.
Aynı dakikalarda; Başakşehir 2-0 geriden durumu 2-2’ye getiriyor, F.Bahçe de Konya karşısında gollerini ikiliyordu. Beşiktaş bile iki farkla öne geçmişti... Miskin miskin oturan bir tek G.Saray vardı.
Sarı-kırmızılılar akıllı, soğukkanlı, bilinçi oynadığını sanarak; geçen onca süreyi, kazanç hanesinde sayıyorlardı. Evet, bu mantık, devreyi 0-0 tamamlamaya yetti.
Ama kazara yenilecek bir gol, arkasından o şokla gelecek ikinci bir gol ihtimaline karşı; herahangi bir ön tedbir yoktu. Şimdi zaman kazanmayı avantaj olarak görüyorlardı. Ama aynı zaman, ya ileri dakikalarda aleyhlerine işleyecek kayıp bir duruma dönüşürse; işte o zaman yandı gülüm keten helva Şampiyonluğun gelmesini gücüne değil, şansına bağlıyordu. Cim-Bom yanlış yoldaydı.
***
Gomis ve Donk dışında, ilk yarıda hiçbir girişimde bulunmayan G.Saray; Göztepe’nin de pek bir şey yapamayışının meyvesini yedi. Evsahibi takım, (Maçın genel hakimi gibi görünmesine karşı) Selçuk’un şutu dışında dişini gösteremedi.
Neyse ki, G,Saray ikinci yarıda akıllandı. Tempo ve istek arttırdı. Maç içindeki duruşunu, pısırıklıktan özgüvene çevirdi. Hareketleniş golü de çabuk getirdi. Gomis’e yapılan açık penaltıydı, o kararda bir sıkıntı yok.
O ana kadar taraftarını fıtık eden G.Saray, mıcır yoldan otobana geçmiş otomobillerin rahatlığı ile aktı gitti. Zor bir süreçten geçip şampiyon oldular. Nerde İgor Tudor döneminin karanlığı, nerde Terim döneminin parlaklığı... Kutlu olsun G.Saray!