Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, dezenformasyon illeti, kara propaganda ve yalan haberin tüm dünya ve insanlığın geleceği açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu söyledi.
Zira "Milenyum Çağı"nda en kritik meselelerden birisi doğru iletişim...
Öyle ki, algıların gerçekleri yendiği bir çağdayız.
İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi,
sosyal medya üstünden yapılan karalamalara karşı gerçekleri anlatmak için yoğun mesai harcıyor.
Sosyal medya zehirlenmesinin önüne geçmeye çalışıyor.
Zira algıları yönetenler, kitleleri de yönetiyor, yönlendiriyor.
Hatırlayın "Gezi Kışkırtması" üç beş ağaç için başlamış,
sonrasında hükümeti devirme girişimine dönüşmüştü.
Benzerlerini Brezilya, Venezuela, Gürcistan ve Ukrayna'da gördüğümüz senaryoları Osman Kavala'nın başını çektiği bir ekip devreye almıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Osman Kavala için kullandığı,
"Kavala dediğin Soros'un Türkiye şubesi. 10 büyükelçi onun için Dışişleri Bakanlığı'na geliyor. Bu ne terbiyesizliktir ya?" sözlerini unutmayın. Şimdi burada Osman Kavala sadece bir örnek, aslında mesele Sorosgillerle mücadele...
Milyar dolarlık fonlarla dünyaya yön vermeye çalışan George Soros'a bir parantez açalım...
Zira Trump karşıtı Soros'un ABD'de kısa süre içinde 220 radyo istasyonunu satın aldığı ortaya çıktı.
Soros'un sosyal medya platformu eski adıyla "Twitter" yeni adıyla "X"in Trump'ın sağ kolu Elon Musk tarafında satın alınmasından büyük rahatsızlık duyduğu ve karşı atak yaptığı yorumları yapılıyor.
İşin daha ilginç olanıysa "Radyo şirketlerinde yabancı sermaye payı yüzde 25'i geçemez" kuralına rağmen Biden yönetimi Trump gelmeden Soros için tüm bu satışları hızlıca onayladı.
Bu durum akıllara Elon Musk'ın, George Soros paylaşımını getirdi. Biden'ın madalya taktığı Soros'u "Yıldız Savaşları" filmindeki karanlık tarafın karakterlerinden birine benzetmişti.
"Biden'ın onur madalyası vermesini utanç verici" diye nitelendirmişti.
Tabii ABD'deki güç savaşları onların kendi iç gündemi...
Ancak "Sorosgillerin tüm dünyada ve Türkiye'de fonladığı sivil toplum kuruluşu görünümlü yapılar, gazeteciler, yönlendirdiği medya platformları ne işe yarıyor" sorusu ortada duruyor?
Yani fonlanan seslerin, zihinleri kirletme çabaları...
Sosyal medya zehirlenmesi riski bu çağın en büyük sınavı.
Özellikle Erdoğan düşmanlığını yayın politikası haline getiren bu zeminlerin aynı manşetleri aynı anda dolaşıma sokması ne kadar tesadüf sorusunu herkesin düşünmesi gerekiyor.
Meseleye şu şekilde bakmakta fayda var...
Siyonizm'in soykırım politikalarına sansür uygulayan bu platformlar
mesele Erdoğan olduğunda her türlü karalamayı görmezden gelebiliyor.
Peki ama neden? Neden Erdoğan'ın altını oymak için bunca para, emek harcanıyor?
Sorosgiller Erdoğan'dan ne istiyor?
Meselenin kafanızda şekillenmesi için yazıyı bir örnekle tamamlayayım...
Washington DC merkezli The Nationel Interest isimli medya şirketi Seth Frantzman imzalı bir Suriye analizi paylaşıyor.
Yazıda Türkiye'den söz ederken, "Suriye'de Kürtlerin yaşadığı bölgeleri işgal etme riski var" diye yazıyor.
Mesele İsrail olduğunda Tel Aviv'in Suriye toprağını çaldığını unutup, "Golan Tepeleri'nden Hermon Dağı'na doğru ilerleyerek güvenliğini sağlamayı başardı" ifadesini kullanıyor.
Yani Türkiye açıkça PKK/YPG terörüyle mücadele etmesine rağmen işgalci diye karalanırken, İsrail açıkça Suriye toprağını çaldığı halde güvenliğini sağlamak için zorunlu bir hamle yapıldı algısı oluşturuluyor.
Ne diyelim işimiz gerçekten zor...
Fonlanan, kirlenen zihinlerle mücadele etmek en az terörle mücadele etmek kadar zorlu bir iş, zira dolar yeşiliyle karanlık tarafa geçmeye gönüllü çok kişi var ne yazık ki...
BİR PARÇA HUZUR
Bulunduğumuz coğrafyada herkes huzur istiyor.
Ancak huzuru sağlamanın yolu önce nedenlere odaklanmaktan geçiyor.
Örneğin Türkiye bu nedenlere son 10 yılda sağlam bir şekilde odaklandı.
Büyük resmi gördü. Ona göre de adımlar attı.
ABD'nin bölge politikalarının, Türkiye'yi parçalama çabalarının altından halıyı çekti. Terörü süpürdü, kardeşliği tahkim etti, etmeye de devam ediyor. Şimdi komşularında bu istikrarı kurmanın yollarını arıyor.
Bunun için yoğun bir mücadele sergiliyor. Zira komşuda çıkan yangının alevleri olmasa da yoğun dumanı Türkiye'yi de etkiliyor.
Bu yüzden bölgedeki ülkelerin dayanışması, sırtını birbirine yaslaması kritik önemde...
Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani'nin "Türk halkı tarihin doğru tarafında durdu. Artık dil ya da başka bir şey bizi ayıramaz" ifadesi tam da anlatmaya çalıştığımız meseledir.
Yani Araplar Türkiye'ye güvenebiliyorken Kürtlerin de Türkiye'ye güvenmesinin önündeki tek engel ABD, İsrail gibi ülkelerin ajandası ve bu coğrafyayı parçalama planıdır.
Burada son döneme yansıyan dikkat çekici bazı gelişmeleri de paylaşmak istiyorum. Örneğin PKK/YPG elebaşı Ferhat Abdi Şahin'in, söylemlerini konfederasyon, federasyon taleplerinden Adem-i Merkeziyetçi yönetim modeline indirmesi dikkat çekici. Yani geri adım var. Bu süreçte PYD elebaşı Şahin'in Irak'ın kuzeyinin güçlü lideri Barzani ile görüştüğünü de hatırlatmak isterim. Erbil yönetiminden yapılan açıklamada, "Suriye'deki Kürt taraflarının, herhangi bir dış müdahale olmaksızın ve barışçıl yollarla kaderlerini belirlemeleri gerektiği, haklarını teminat altına almak amacıyla birleştirerek ortak bir duruş sergileyip, yeni Suriye yönetimleriyle anlaşmalar ve mutabakatlar sağlamaları gerektiği vurgulandı" ifadesi paylaşıldı.
Eş zamanlı olarak terör örgütü PKK'nın ini olan Kandil'deki kimliği açıklanmayan sözde yöneticilerden de dikkat çekici açıklamalar geldi. "Suriye'de Fırat'ın doğusunda PYD'nin etkin olması ve Şam yönetiminde pozisyon alması durumunda PKK'nın Kandil'e çekilebileceği" duyuruldu.
Yani "PKK ile PYD gerçek anlamda yollarını ayırmanın eşiğinde mi" sorusu gündemdeki yerin koruyor...
Bu süreçte CENTCOM Komutanı General Eric Kurilla yine Suriye'de boy gösterdi. PYD elebaşlarıyla görüşmeler yaptı. DEAŞ'lıların tutulduğu hapishaneleri ziyaret etti. Bir önceki durağının İsrail olması da tesadüf değildi elbette. İsrail ziyareti için yapılan açıklamada, "Orta Doğu'daki bölgesel istikrara yönelik tehditleri ve kuvvetlerimiz arasındaki birlikte çalışabilirliği ve yetenekleri artırmayı görüştüler" ifadesi kullanıldı. Trump'ın Dışişleri Bakanı adayı Marco Rubio'dan da "DEAŞ'la mücadele için PYD'ye desteğimiz sürecek" mesajı geldi. Yani ABD'nin bulunduğumuz coğrafyadan kolay kolay gitmeye niyeti yok. Eğer biz ABD'yi ve Siyonizm'in aparatlarını söküp atmazsak.
Bölgede bizlere büyük acılar çektirmeye devam edecekler. En açık örneği Gazze... Bu satırları Gazze'de ateşkes başlayacak umuduyla yazıyorum. Zira en çok huzuru ve mutluluğu İsrail'in soykırım saldırılarına rağmen pes etmeyen Gazzeliler hak ediyor.
KANALİZASYON
Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, İstanbul'un kullandığı suyun üçte birinin Melen'den geldiğini, çaya kanalizasyon karıştığını söylüyor. Marmara'da yine müsilaj kabusu görülmeye başlandı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 5 yılda denizlerden 20 bin 500 kamyonu doldurabilecek kapasitedeki 245 bin ton deniz çöpü toplandığını açıklıyor. Denize kıyısı olan kentlerin neredeyse tamamı CHP'de... Hani Pazar günü içinizi karartmak istemem ama memleketin kafa yorulması gereken çok meselesi var. Muhalefetin gündemi kırmızı kart, belediye yolsuzlukları filan...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adana'dan CHP Genel Başkanı Özel'e seslendi.
Erdoğan, "Hiçbir şeyden haberin yok. Koltuğu bırak git kart oyunu oyna" dedi.
CHP'nin bir gayya kuyusu haline geldiğini söyledi. Özel'in altından yakında koltuğu çekip alacaklar haberi bile yok ifadesini kullandı. CHP'li gazeteciler bile Özgür Özel'den umudunu kesiyorken millet nasıl umutlansın bilemedim.
Takdir milletin elbette.