Yürüyen bakkal defteri. Öyle özensiz, öyle tadilatta, öyle salkım saçak, yağı üzerinde donmuş cüsse. Yazınca bir ederi var mı ki sorusunu sordurtan kendinden utanıyorsun. Yazmayınca, hakikatin arşivine mahcupsun.
Yalan derisinden modifiye bir siyaset. Sıçramasın diye yolunu değiştirsen bile bakıyorsun ki çirkefliğin şube sayısını arttırmışlar her yerde karşına çıkıyorlar.
Bakın, biz ne kadar mücadele edersek edelim, ahlaki üstünlük alçaklığın celladı olmaya devam edecek. Mücadelemiz bize şahitlik edecek.
Bu leşlikle mücadele etme zeminini iktidar muhalefet çekişmesi olarak göstermek, hakikatin boynunu bükmek aslını hafifletmektir.
Bu çok başka bir şey! Konfüçyüsün dediği gibi başka bir kavram tanzimi gerek. Bunlar giydirilmemiş inşaat iskeleti gibi genzimize oturacak tozları yığmaktan başka bir halta yaramayacaklar. Bunlar sadece bu topraklarla değil bu toprakların tarihiyle de savaşıyorlar.
....
Gayri Millisiniz diyor Kılıçdaroğlu. Çünkü wc aynasında ne görüyorsa onu diline doluyor. Kasetle gelen poşetle gider demeyelim de ne diyelim.
Halktan görünme çabası bir tek sahteliğinin sahi olduğunun göstergesi. Pazar alışverişinden dönüşü olay oldu niye? Çünkü taşıdığı pazar poşetlerinin kalitesi, yaptıkları çarşı siyasetinden daha dikkat çekici.
Ufuk açmayan bir siyasetçinin açtığı hamur konuşulur tabi. Sözü mefkuresi olmayan bir siyasetçinin kapağı açılmamış kalemle verdiği poz konuşulur. Duruşu olmayan bir siyasetçinin, terliğe alışmış ayakları konuşulur.
Karakterliksiz .. Bu ne demek? Kabınız yok! Cüssenizin ruhunuzun fikrinizin bir kabı yok .
Karakterinizin bir dayanağı bir çınarı bir gölgesi yok. Yalınayak bir zihniyet, ot da getirir gübre de..
.....
Bugün çay kaşığında kolaylıkla eritilebilen oluşumların hayallerini yazacağım. Mesela bir tanesinin "İktidara yürüyoruz" deyişini.
İktidara yürüdüğünü zannedenlerin hayalleri koşu bandında. Yürüyün tabii ya hatta terlikle yürüyün büyük rahatlık .
Merhum Sezai Karakoç'un "Çağ ve ilham" adlı kitabını okuyorum. İlhamın sadece kişilere değil topluma da geleceğinden bahsediyor. Toplum içine doğanın üzerine naylon kuş yuvaları konduracak kadar basiretsiz değil.
Sosyal medyanın teşhir kursağında ün hevesi olanları nasıl fiyakalı bir komiğe dönüştürdüğünü görüyoruz.
Bilmemekle cehaletin aynı şey olmadığını ispatlayan, irfan sahibi olanların yanında güdük kalan bu çıfıt mecralar insanlara ne hayaller kurduruyor görün.