Bir haftadır Giresun- Samsun hattı üzerinde bir gezideyim.
Bu sürenin sonuna doğru Giresun’da yaşanan büyük tabiî âfetin de taa içindeydim.
İstanbul’dan havalanıp, dünyadaki nâdir örneklerden olarak, denizin doldurulması sûretiyle yapılan Ordu- Giresun Havaalanı’na indiğinizde sizi karşılayan, müthiş güzel ve sihirleyici bir güzelliktir. Çünkü bir tarafta, yaz sıcağında âdetâ buharlaşıyormuş gibi buğulu bir derin mavilik içindeki deniz.. Denizin bittiği noktada ise, sahil boyunca uzanan ve günün her saatinde son derece canlı olan bir trafiğe sahip Karadeniz Otoyolu’nun hemen ötesinden yükselmeye başlayan bir yeşillik denizi.. Fındık bahçeleri.. Ve, denilecek çapta sihirli coğrafyayı gökyüzünün mavi derinliğine bağlayan ve koynunda derin dereleri ve akarsuları barındıran Canik sıradağlarının, gökyüzünün maviliğine, sis ve rengarenk bulutlara sarmalanarak bağlandığı, bir avuç çıplak kara parçasını bile göstermemeye sanki ahdetmiş bir atmosfer..
Bu engin yeşillik denizi üzerine serpilmişçesine, herbirisi diğerinden yüzlerce metre uzaklıkta, kırmızı kiremitlerle kaplı binlerce- onbinlerce ev ve arada bir yükselen minareler...
***Geçen hafta Cuma namazını Bulancak’ta edâ ettik. Karadeniz Otoyolu kenarında, Sarayburnu denilen mekândaki câmi ve etrafındaki geniş alanı dolduran binlerden oluşan cemaatle edâ ettik.
50 bin civarında nüfusu olan Bulancak’ta halkın büyük bir aşk ve heyecan içinde inşa ettiği ve Karadeniz’in en büyük câmii olan bu mâbed, görülmeye gerçekten de değer.. İstanbul’daki Şehzâde Camii büyüklüğünde ve içi aydınlık ve ferah bir ibadet mekânı..
O akşam Giresun Kalesi’nde, -resmî tarih yorumlarında suçlansa bile- Giresunluların adını gururla anıp sahiblendikleri ve ve Ali Şükrî Bey’in öldürülmesine bulaştırılmasını kabullenmedikleri ve bir millî kahraman ve fedaî olarak niteledikleri Topal Osman Bey’in anıtının bulunduğu mekânda-, İstanbul AK Parti m.vekili Giresunlu Hasan Turan ve Giresun Belediye Başkanı Aytekin Şenlikoğlu beyler başta olmak üzere, seçkin bir grubun katılımıyla yapılan ve 3 saate yakın bir sohbetten sonra..
***Bulancak’ın Şıhlı köyündeki misafir oluş.. Tam da fındık toplama mevsimi.. Kadın- erkek- çocuk, hemen herkesin bir kenarından tuttukları ve hemen tamamı Güneydoğu’dan gelmiş ve yerli halkla içiçe kaynaşmış, ‘mevsimlik işçi aileleri’nin çabaları temâşâ etmeye değer.. Halk genel olarak, fındık için C. Başkanı Erdoğan ilân olunan taban fiyattan memnunlar..
İnsanlar, ‘fındıklar kuruyup toplanıncaya kadar inşaallah yağmur gelmez..’ diye dua ediyorlar.
***Ertesi gün, dereler içinde Bozat köyündeki bazı turistik yerleri geziyoruz. (Ki, bu yöreler Beykoz Belediye Başkanı Murad Aydın bey’in köyü imiş..)
Ertesi günkü bazı dost ziyaretlerinden sonra, Bulancak’tan 50 km. kadar uzakta ve 3500 metre yüksekliğindeki yaylalara, 2,5 saat kadar süren bir otomobil yolculuğuyla gideceğiz.
Ama, saatlerce süren öyle şiddetli bir yağmur başladı ki, ikindi vakti, sanki akşam karanlığı basmıştı ve yüksekliklerden gelen sular bir âfetin habercisi gibiydi.
Normalde dere boylarından gidecekken, tedbiren, bir tepelerin sırtlarındaki yollardan gitmeyi tercih ettik. Kalacağımız yayla evine varıp biraz istirahatten sonra, Giresun’u sel felaketinin vurduğu haberleri geliyor. Hasan Turan bey, gece yarısı, hemen Giresun’a gitmek kararı alıyor. Ben de gitmek istiyorum, ama, yolda kalmak ve ıslanmak ve üşütmek gibi ihtimallerle -yaşımı da düşünerek- beni almıyor. Nitekim, sonra anlaşılıyor ki, yollar harab olduğundan, Giresun’a varmadan, arabadan inmek zorunda kalıyor ve saatlere yürüyerek şehre varıyor ve kurtarma çalışmalarına, halkın yanı başında ve dizboyu çamura saplanarak katılıyor.
Korkunç tablo sabahleyin ortaya çıkıyor. Onlarca can kaybı ve sel sularına kapılan otomobiller ve hattâ otobüsler, evler, harab olan köprüler ve yollar..
***Karadeniz’i bilmeyenler, ‘Kardeşim, niye dere kenarlarına ev yaparlar?’ diye konuşurlar.. Yamaçlara yapılan evlerin heyelân sonunda yıkılışında da, ‘Niye oralarda ev yapılar ki? ‘ diyenler de olur.
Ama, onlar bilmezler ki, Karadeniz’de hele de Samsun-Çarşamba’dan sonra taa eski Rusya (şimdiki Gürcistan) sınırına kadar, değil ziraat için, hattâ ev yapmak için bile toprak bulmak zor bir iştir.
***Karadeniz halkı bütün o tabiî güzellikleri kadar, o âfetleri de bir kader olarak benimsemiş, alınması gereken tedbirlerin ötesindeki sonuçları tevekkülle karşılamayı şiar edinmiştir.
Maddî kayıpları, bu yörenin çalışkan halkı yine telafî eder.
Hayatını kaybedenlere Allah’u Teâlâ’dan rahmet, geride kalanlara sabırlar niyaz ediyorum.
***