Darbeleri soruşturan mahkeme, 28 Şubat (1997) kapsamında, dönemin Genelkurmay başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı’yı da gözaltına aldı, sorguladı ve serbest bıraktı. Yardımcısı Org. Çevik Bir’in “Ben buradaysam, bana talimat veren komutan neden dışarıda?” dilekçesi böylece boşa çıkmış oldu.
Neden tutuklamadı da serbest bıraktı Org. Karadayı’yı mahkeme? Yaşı 80’i aştığı ve kendisini “Benim olup bitenlerden haberim yoktu” diye savunduğu için... 28 Şubat kesinlikle bir darbe değilmiş, bir uyarıymış; Batı Çalışma Grubu’nu, ne yaptığını bilmiyormuş komutan...
“Allah, Allah” diye saçımı başımı yolarken Mehmet Bican’ın yakından tanıklık ettiği, o dönemi de irdeleyen ‘Terörle Sınanmak’ kitabına sığındım. İlk kitabı ‘28 Şubat’ta Devrilmek’ ile başlattığı tanıklığını bu defa PKK mücadelesiyle geçen yıllarda yaşananları anlatarak sürdürüyor Bican...
Mehmet Bican kim mi? Tansu Çiller’in başbakan olmasıyla birlikte ismi duyulmuş bir gazeteci. İzlenen politik çizgiyi lâiklik hassasiyeti açısından eleştirse bile, ‘basın başdanışmanı’ olarak hizmet sunduğu Tansu Çiller’e sadık kalmıştı. Aldığı notlardan ve elindeki belgelerden hareketle Tansu Çiller’in karagâhında neler yaşandığını kitaplarında anlatıyor.
İyi de yapıyor. Değerli bir tanıklık onun kitaplarında yaptığı...
‘Tarihi’ de denilen MGK toplantısı ertesi... MGK genel sekreterini konutunda ağırlıyor Çiller; sonra milletvekili seçtirdiği Org. Doğan Güreş’le başbaşa görüşüyor... Çiller’in karargâhı Genelkurmay başkanı Org. Karadayı’nın diğer komutanlarla buluşmak üzere Aksaz Deniz Üssü’ne gittiğini haber alıyor. Çiller’in özel kalem müdürü, “Tansu Hanım da kaçıyor Ankara’dan; Kuşadası’na, Özer Çiller’in yanına uçuyor” deyip şakayla karışık ekliyor: “Oradan da herhalde yurtdışına kaçarlar...”
Org. Karadayı’nın yaptığı, gazetecilik deyimiyle ‘fikri takip’ aslında. Yani, önceki bir olayın izlenmesi... 1995 genel seçiminden Refah Partisi çok sayıda milletvekiliyle birinci parti olarak çıkınca askerler hareketlenmişlerdi. Gerisini Mehmet Bican’ın özetinden aktarayım:
“Asker hem Tansu Çiller’i hem de Mesut Yılmaz’ı ‘kendinize gelin’ diye uyarıyor. Çiller’le Yılmaz askerlerin ‘Hükümet konusundaki gelişmelerden rahatsızız, Refah olmaz, aranızda anlaşın’ mesajını Ankara’da alıyorlar. Yetmiyor, Genelkurmay Başkanı Org. Karadayı, Ramazan Bayramı tatili dolayısıyla Uludağ’a giden Çiller’le 23 Şubat’ta bir görüşme yapıyor. Org. Karadayı Çiller’i Orman Bölge Müdürlüğü Misafirhanesi’nde ziyaret ederek TSK’nın rahatsızlığını dile getiriyor. Mesut Yılmaz’a da Jandarma Genel Komutanı Org. Teoman Koman gidiyor.”
Bican 1995 seçimi sonrasında meydana gelen bu ziyaretlerin bir ‘muhtıra’ olmadığı kanaatinde; “Asker iki lidere ‘ANAYOL’da anlaşın, Türkiye rahatlasın’ demek istedi” diyor...
‘Fikri takip’ o ziyaretlerden yaklaşık iki yıl sonra; kurulan ANAYOL yürümeyip Tansu Çiller etki dışına çıkarak REFAHYOL’un kurulmasına önayak olunca devreye giren ‘post-modern’ plan o işte... Kurulan Batı Çalışma Grubu’nun altı milyon kişiyi fişlediğini Bican’dan öğreniyoruz. Bir bölümü ‘sosyetik fişleme’ olarak sonradan gazete manşetlerine de tırmanmıştı zaten.
Karagâhta tartışılan konulardan biri de, askerler müdahale etmeye kalkarlarsa Çiller’in onlara nasıl mukabele edeceği... Demokrat gelenekten bir bakanı, “Direnen her zaman kazanmıştır” tezini savunuyor; ‘Yeltsin gibi tankın üzerine çıkmak’ görüşü Tansu Hanım’ın da hoşuna gidiyor.
İlk kitabı çıktığında “Meclis Komisyonu kapı kapı dolaşmasın, üyeler bilgi ve belgeyle dolu bu kitabı hareket noktası olarak seçsin yeter” diye yazmıştım. Çiller’i dinledi komisyon, bildiğim kadarıyla Mehmet Bican’ın görüşlerine başvurmadı. Belki kitabını okumayı yeterli saymışlardır.
Kitaptan, bir görüşmede, Karadayı-Çiller restleşmesi yaşandığını öğreniyoruz. “Emekli ederim” diyen Çiller’e, Karadayı, “Elinizden geleni yapın” cevabını veriyor. Çiller geri adım atarken, “Bu konuşmayı yapılmamış sayalım” teklifinde bulunuyor. Karadayı’nın cevabı: “Konuşma yapılmışsa kayıtlarımıza geçmiştir.”
Acaba dönemin kayıtları da istendi mi Genelkurmay’dan?