İran - Rusya arasında 1828 senesinde imzalanan Türkmençay Antlaşma sonrası, Ermeni halkının toplu göçle birlikte Kafkasya bölgesine yerleşik olarak gelmesini temin eden süreç başlamışdır. Tarih öyle bir gerçeklik ki; bundan kaçamayız! Her ne kadar da bu tarihte sahteleştirilme çabasına maruz kalınsa da, durum bu. Aynen bugün nasıl ki; Kerkük demografik yapısı ile oynandı, nasıl ki yüzde yüz Türk şehri olan bir kent, yapı olarak değiştirildi, arşivler yakıldı ise, aynısı Karabağ ve şimdiki Ermenistan bölgesi olan Erivan Hanlığı arşivleri de, Rusya güdümünde Ermeniler tarafından ortadan kaldırıldı.
Rus diplomat Griboyedov’un çalışmalarından, esasında Kafkasya’ya göç ettirilen Ermeni vakasının siyasi hedef taşıdığını, tarih sayfalarını çevirdikçe anlıyoruz. İran ve Rusya arasında imzalanan 1828 Türkmençay Antlaşmasına göre, İran arazisinde yaşayan ve Rusya egemenliğine geçmek isteyen herkes, bu maddeden istifade etme hukuku kazanıyor. Dönemin Rusya planlarını okuduğunuzda anlaşılıyor ki; burada toplu Ermeni göçlerinin arkasında yatan şeyin, daha sonra Osmanlı aleyhinde kullanılacak esas koz olan Ermeni kozunun, Moskova eline geçmesi hedefleniyordu. Dolayısı ile İran topraklarından esas toplu göçlerin başladığı tarih, 1828 sonrasına tesadüf etmektedir. Kafkasya’da özelikle Osmanlı ile tarihi, siyasi, etnik ve dini bağı olan halkların Erivan ve Karabağ gibi önemli hanlık bölgelerine yerleştirilmesi süreci, Rusya planlaması ile gerçekleştirildi. İran’ın Maraga kentinden ilk toplu geliş, Karabağ bölgesine yönlendiriliyor. Karabağ’a; Ermenilerin ısrarla “Artsak” ismini vermesine rağmen, isimler tarihine baktığınızda bile, Artsak kelimesine antlaşma sonrası rastlamamanız, Karabağ isminin ise çok çok kadim tarihe dayandığı gerçeği, esasında tek başına bu tiyatronun gerçeğini göstermektedir.
Rusya; daha sonra 1856’da Osmanlı topraklarında Ermeni Milli Şûralarının devreye girmesinde tetikleyici rol üstlenecek. Ve 1828 antlaşması sonrası Ermeni kozu üzerindeki etkisiyle, Osmanlı arazilerinde Ermeni ayaklanmalarını tetikleyecek. Çıkarlar üst üste geldiği için, İngilizlerin bu sürece nasıl destek verdiklerini, diğer taraftan da Arap ayaklanmaları ile tam kuşatmanın nasıl gerçekleştiğini, şimdi daha net anlıyoruz.
“Griboyedov” demişken; Rus diplomat, hem de tanınmış bir yazar idi. Ve Rus Çarı’na mektuplarında açık ve net yazmaktaydı. “Ermenilerin yerleştirilmesini, zinhar Rusya içerisinde değil, Kafkasya’da kalıcı unsur olarak tutmamız gerekir. Çünkü Ermeni kozu, ileride Kafkasya’daki Türk-Müslüman nüfusun, Osmanlı bağına iyi bir engel unsuru olarak devreye sokulacak. Kalıcı acılar ve yaralar açılacak”. İleride karasal bağın ortasında, Ermenilerden oluşan devletin kurulması ile engel oluşturacaklarını planladıkları, tarih sayfalarında aşikârca gözükmektedir.
Karabağ’ın her taşının altından Türk-Müslüman tarihi çıkan, kadim bir Türk yurdudur. Kerkük gibi, daha sonradan demografik yapısı ile oynanılan arşivleri yok edilen bir bölge! Sovyet’in çöküş süreci de, bu bölgeden başlatıldı. Bu artık sonraki aşama. Ve bu aşamada İngiliz aklı, gerçekten rol oynadı. İşte önce Rusya, sonra Anglo Amerikan ittifak, bu durumu iyice kullandı. Tıpkı 1. Dünya Savaşı öncesi olduğu gibi!
Size bir olayı da anlatayım.1978 senesinde, Ermenilerin Karabağ’a gelişinin 150. yılı törenleri geçirildi Azerbaycan’da. Bu video görüntüler halen arşivlerde vardır. Üzerinde de “Maraga 150” yazısı var idi. Ermeniler, kendi gelişlerini düğün bayram gibi bir törenle yapardılar. Resmi olarak Azerbaycan ve Sovyet yönetimi de bu törenlerde iştirak etmişti. Aynı abide; 1988’de Karabağ’da Ermeni ayaklanmaları başlarken, ilk dağıtılan abide oldu. Ama Azerbaycan ve Rusya arşivlerinde bu görüntüler halen mevcut.
Karabağ neresi? Türk ve Müslüman vilayeti... Eskiden Türk Hanlığı... Daha sonra Azerbaycan Cumhuriyetinin parçası... Sovyet döneminde de, Azerbaycan Cumhuriyetinin parçası... Sovyet’in dağıtılma süreci ile birlikte Ermeni ayaklanmalarına şahitlik eden, daha sonra Rusya’nın da desteği ile Ermeni çetelerince işgal edilmiş Azerbaycan toprağı...
Karabağ savaşı başladığından bu tarafa, orada savaş esiri olan Azerbaycanlılara ne gibi işkenceler yapıldığını hiç araştırdınız mı? Ne zulümler edildiğini, Hocalı gibi görünen değil, hem de görünmeyen, lakin araştırma kitaplarında kesin yer bulan, ne vahşiliklerin olduğunu incelediniz mi? Çok değer verdiğim bu konunun en iyi araştırmacısı, Aygün Hasanoğlu’nun kitabında, belgeleriyle yer alan bir konu var. O da her sene 24 Nisan’da işgal altındaki Karabağ topraklarında esir düşen Azerbaycanlılara vahşet yaşatıldığı, o gece sabaha kadar, Türk olduğu için zuledilenlerin feryadı arşa kadar çıktığını kanıtı ile yazar.
Benim annem Karabağlı. Tüm çocukluğum Cidir düzünde geçti. Gence’de Ermeni komşularım var idi. En kötü zamanlarda bile o komşularımızı koruyup kolladı ailem. Ermenistan’a gitmeleri için yardım etti, tüm diğer Türk komşular. Komşumuz, Ermeni Asya teyze gitmek istemedi, Gence’de yaşadı ve orada da vefat etti. Tüm komşular onun cenazesine sahip çıktı. Ben bir Müslümanım ve Türk’üm. Ve benim inancım bunu talep ediyor. Lakin toprağımı ve vatanımı kimseye asla vermem...
Karabağ’ı işgal eden ve edeni koruyanın, buraları top yekûn Türksüz veMüslümansız bir ortam yapmak istemesi halinde, Kafkasya’yı toplu mezarlığa dönüştürmesi lazım. Bunu göze alan bir Ermenistan varsa, buyursun hodri meydan!