17-25 Aralık darbe girişiminin savcısı Celal Kara itiraf etmiş.
“1 numara Erdoğan’dı” cümlesi O’na ait.
“Azami 500 yıl, asgari 50 yıl yerlerdi” cümlesi de O’nun.
Peki bu kanıya ulaşmak için ne yapmış Kara savcı?
Sorunun cevabı Savcı Ekrem Aydıner’in “Bu bir kumpastır” anlamına gelecek takipsizlik kararının, 63 sayfalık gerekçesinde yer alıyor.
İlk ihbar 2008 yılında, ikinci ihbar 2010 yılında ve üçüncüsü de 2012 yılında gönderiliyor.
İhbar içeriği uyuşturucu ile ilgili.
Durum hem senin soruşturma alanın değil hem de Aralık darbesindeki “hedeflerinle” uzaktan yakından ilgisi yok. Ama yine de araştırmadan delil olarak kullanıyorsun.
Dinleme kararı talep etmeden önce kuvvetli şüphe olması lazım, gerek görmüyorsun.
Dinleme kararı almadan önce dinlemeye başlıyorsun.
En kuvvetli delilin 1 Ağustos 2013 tarihinde e-posta ile gönderilen ihbar. Ama aynı IP adresinden 12 farklı ihbar yollanmasına rağmen ihbarı kimin yolladığından şüphelenmiyorsun, araştırmıyorsun.
“Tanıklıktan çekinebilecek kişileri (eş, kardeş, ana, baba vs) kanunen dinleyemezsin, dinlesen bile durumu fark edince hemen silmen gerekir” maddesini yok sayıp, herkesi usulsüz dinliyorsun.
Ortada şüphelenmeyi gerektirecek somut bir şey olmamasına rağmen “Teknik İzleme” talep edebiliyorsun, talep ettiğin hakimden de sorgusuz sualsiz “olur” alabiliyorsun.
Teknik Takibin süresi bitmeden kanunsuz olarak yeniden takip istiyor ve aynı hakimden yine sorgusuz sualsiz birkaç kez onaylatabiliyorsun.
Dinleme kararı için 32 şüpheli bildirip 100’den fazla kişi ve 300’den fazla numara ve adresi kanunsuz şekilde dinleyebiliyorsun.
Kanunda olmamasına rağmen şüphelendiğin kişilerin email şifrelerinin ele geçirilmesini talep edebiliyorsun, bunun hakkında da hakimi “ikna” edebiliyorsun.
Temel hukuka giriş dersinde bile anlatılan, Transit Ticaretin suç olmadığına ilişkin kuralları bilmene rağmen, buradan da suç üretme gayreti içine girebiliyorsun.
Gerekçeli kararda yaptığın usulsüzlükleri kanunsuzlukların tamamını sıralamaya kalksak değil bu köşe bu sayfa bile yeterli olmaz emin ol.
Ama tüm bunları yapmana rağmen, “buğulu ses”e konuk olup röportaj verebiliyorsun.
“Dosya açığa çıkar diye UYAP’a kaydetmedim.”
“Başsavcıya bilgi vermedim.”
“Zekeriya Öz ve ben biliyorduk.”
“Bariz delil yoktu.”
“Bence işin arkasındalar.”
Bu sözler de sana ait.
Tüm bu itirafları yaptıktan, bu cürümleri işledikten sonra bir de kalkıp “Darbe” yoktu diyorsun.
Hadi ordan...
Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanıyorsun...
PES...
Arkadaş ülkede ne çok korkak varmış da haberimiz yokmuş.
Daha “Taş Fırın” erkeğinin ne kadar korktuğunu söylediği cümlesini hazmedemedik, şimdi de bir başka “artiz”, Emre Kınay korkak olduğunu açıkladı.
Ya hani bir Türk dünyaya bedeldi.
Bu kadar korkakla bırakın dünyaya, mahalleye, sokağa bile bedel olamazsınız.
‘SYRİZA’ rüzgarı
Komşuda aşırı sol seçim kazandı ya.
Türkiye’deki tatlı su canlılarını aldı bir heyecan.
Kimi bu rüzgardan biz de faydalanır, fırtınaya çeviririz, kimi darısı CHP’nin başına dedi.
Hatta “bu işler kömür dağıtmadan da olabiliyormuş” cümlesini kuran bile çıktı, iyi mi.
Bu sözlerin sahipleri SYRİZA’nın manifestosunu keşke okusaydı.
Fakirlere ücretsiz tedavi, ucuz elektrik, asgari ücretin artırılması, kömür ve gıda yardımı yapacağını vaat ediyor Başbakan Çipras.
Üstelik 1 ay önce Davutoğlu ile görüşmesinde AK Parti’den etkilendiğini de söylemişliği var.
Demem o ki. Acele etmeyin. Bugün çok övdüğünüz Çipras’ı 1-2 ay sonra yerebilirsiniz.
Sonra mahcup olmayın.