General Sisi’ye verilen uluslararası destek ve hoşgörü kesin Beşar Esad’ı kıskandırdı. Mısır’daki duruma bakan Beşar -Benim neyim eksik, bana niye aynı muamele ve muhabbet gösterilmiyor- dese, haklı... Sisi ve rejiminin Mısır için neden gerekli ve hayati olduğu, biraz ittirerek Beşar’a ve Suriye’ye de uyarlanabilir...
Beşar 100 bin kişi öldürdü, Sisi henüz birkaç binde... Ama gelecek vadediyor. Daha koltuğuna ısınamadı. Sisi taraflarları Mısır’ın kanser olduğunu ve kanserin ameliyatla temizlenmesi gerektiğini bağırmaktalar. Kanser dedikleri, İhvan. Ameliyat dedikleri de toplu katliam. Beşar o ameliyatı yıllardır yapıyor... Meşruiyet için illa meydan lazımsa, arzu edilen meydana Beşar hemen birkaç milyon kişi yığabilir.
Hele Hüsnü Mübarek de salıverildikten sonra Beşar -Bizim işin emekliliği de garantiymiş- diye düşünse, yeridir... Mübarek’i hem rahat bir yerde oturtacaklar, hem de kapısına koruma, nöbetçi veriyorlar. Adı da ev hapsi... Mübarek bu saatten sonra evden çıkmasa ne olur. Nil kıyısına kahve içmeye mi gidecek, marketten alışveriş mi yapacak. Hiç ihtiyacı yok. Korunaklı konforda keyif yapar, hatta bir süre sonra ziyaretçi kabulüne başlar... Devletin bekası için sağa sola mektupla tavsiyelere başlamadıysa, o da gelecektir. Zaten son ayaklanmayı Mübarek zenginleri finanse etti. Avanesi reisi aç bırakmaz.
Sisi örneğine bakınca, Beşar’ın bölgedeki tek hatası, İran’ın kuklası olmak ve mezhep. İran’dan kopabilse, Sisi’ye akan paranın mislini Beşar’a da vereceklerdi... Sonuçta Sisi ile Beşar arasında fark yok: Baas ise Baas, üniforma ise üniforma, kara gözlük ise kara gözlük, katliamsa katliam.
Ortadoğu, Mısır ile birlikte garip ötesi, gerçeküstü ve sürdürülemez bir çılgınlığın sularına açıldı. Ama bu anormallik uzun sürmez.
Bu ortamda, Şam yakınlarındaki yeni kimyasal saldırı haberi geldi. Saldırı zamanı Başkan Obama için talihsizlik: Şam rejiminin kimyasal silah kullanmasının kırmızı çizgi olacağını ilan etmesinden tam bir yıl bir gün sonra... Tam da kamuoyu kırmızıyı, çizgiyi unutmuşken, bu olay patladı... Şam’ın bundan önce en az üç kez daha kimyasal kullandığı kanıtlandı, kırmızı çizgi çoktan aşıldı, ama ses yok. Hatta ABD Genelkurmay Başkanı -Suriye’de ne sınırlı ne tam teşekküllü bir askeri operasyon yapabiliriz. Yaparsak çok masraflı olur- diyor. Masraf bahanesi herhalde dünya askeri tarihinde ilk kez kullanılıyor. Paşanın bir gerekçesi daha var: Beşar yıkıldıktan sonra Şam’da ABD dostu bir yönetim olmazmış... Yani direnişçilere güvenmiyor... Peki Başkan Obama daha haziranda -Şam kimyasal kullandı, muhaliflere silah vereceğiz- demişti. LA Times gazetesine göre o lafın üzerinden 2 ay geçti ve söz verilen silahlar daha yollanmadı. Orada da imza karşılığı silah teslim edilecek ABD dostu güvenilir muhalif aranıyor, henüz bulunamamış.
Tam da BM kimyasal araştırma heyeti Şam’dayken Beşar’ın böyle bir saldırı yapmayacağını söyleyen var. Rusya’nın, -olay kurgu- demesi var. Hatta bazı batılı uzmanların -Evet bir gazdan ölmüşler, ama ceset görüntülerinde bilinen zehir etkileri yok- demesi var... Yine usul, yetki, karar, kural tartışmalarıyla olay sulandırılacak. BM çıkmazda duracak, sonra dikkatler dağılacak, başka bir olaya yönelecek... Hem bütün bunlar aşılsa bile cezası ne? Masraf olurmuş.
Kimyasal silahla bir kişinin ya da bin kişinin ölmesinin hukuk ve vicdan açısından fark etmemesi lazım, ama ediyor. Ve diğer yollardan 100 bin ölü de anlaşılan dünya için fark etmiyor... Beşar bunu anlayıp istediği silahı kullanıyorsa, kimsenin şaşırmaması gerekir. Mısır’daki ölümler ameliyatsa, Suriye’dekilere de bir bahane bulunabilir. Beşar’ın Sisi’den öğrenecekleri var... Biraz zorlasalar ve Birleşik Arap Cumhuriyeti ilan etseler ne olur? Şimdilik Sisi Beşar’a, Beşar Sisi’ye bakıyor... Ama şimdilik.