Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da ABD Dışişleri Bakanı Blinken'i kabul etti. Fotoğrafta Dışişleri Bakanı Fidan ve MİT Başkanı Kalın da vardı. Ama asıl dikkatimi çekense ABD Büyükelçisi Jeff Flake'in de kabul de yer almasıydı. Flake bu sayede Erdoğan'ın huzuruna çıkmayı başarmış oldu. Zira seçim öncesinde muhalefet üzerinden yaptığı manevralar sebebiyle Erdoğan, "ABD elçisine artık kapımız kapalı" demişti. Bu ziyaret bakalım yeni bir dönemin işareti mi?
BOMBALAR PATLARKEN
İran'da çifte bombanın patladığı o korkunç anları 24 ekranında izleyicilerle paylaşırken aklıma 2016 yılında Türkiye'de canımızı çok yakan zincirleme terör saldırısı reaksiyonu geldi. 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminde bildiriye "Yurtta Sulh" ifadesi yazabilmek için kıyılan canları düşündüm bir yandan da...
Gardaki bombalı DEAŞ saldırısı, İnönü Stadı önündeki PKK saldırısı, Güvenpark'taki katliam, listeyi uzatmak mümkün, nice canlara kıyıldı. Yeni yıl öncesi MİT ve emniyet iki kritik operasyona imza attı. Kilise, sinagog ve Irak Elçiliği'ne terör saldırısı planlayan DEAŞ'lı terör şüphelileri yakalandı. İran'da olduğu gibi bombalı saldırıların, katliamların önüne geçildi. Ayrıca MOSSAD'ın Türkiye'deki köstebekleri avlandı. 34 şüpheli gözaltına alındı. 15'i tutuklandı. Burada ilginç olansa MİT, MOSSAD'ın kuyruğuna basmışken firari FETÖ'cülerin ciyaklamasıydı. MİT operasyonunu itibarsızlaştırma çabası içine girdiler. Yani Pensilvanya'daki elebaşının "Güneydeki sevdiğimiz ülke" vaazları da boşuna değil aslında.
Peki konuyu nereye bağlayacağım?
Çocuklarınıza sahip çıkın, zihinlerini başkalarının işgal etmesine, kirletmesine müsaade etmeyin, arkasından ağlamak, başkalarının acılarının faili olmak istemiyorsanız; zira gün gelir eline silah tutuşturup, FETÖ için Hrant Dink suikastine yollarlar, gün gelir terör örgütü DEAŞ için bomba yerleştirirler, gün gelir PKK/YPG için katliamlara imza attırırlar. Zihinsel işgal bu yüzden çok önemli bir alan ve hepimizin bu alanda sıkı bir mücadele vermesi gerekiyor. Yoksa kelime-i tevhidi görünce kırmızı görmüş gibi boğa gibi öfkelenen, köklerini kaybetmiş gençlerimiz olur. Küçük eylemlerle başlayan zihinsel işgal yarın bir gün büyük acıların fitilini ateşleyebilir. Oysa bize düşen, Türkiye'nin geleceğini inşa edecek gençler yetiştirmektir. Zihni kiralanmış, sürü psikolojisiyle hareket eden ya da örgütlerin oyuncağı olmuş gençler değil.
"MESELE ATATÜRK DEĞİL..."
Riyad'da Süper Kupa Finali'nde yaşananlar üzerinden ortalığı ayağa kaldırmaya çalışanlar, Atatürk filmine Avrupa'daki bölücü sansürü görmezden geliyor.
Hatırlayın Disney, Ermeni lobisinin baskısı sonucu filmi vizyondan çekmişti. Şimdi de Atatürk filminin galasının Avrupa'daki bölücüler sebebiyle yapılamadığı ortaya çıktı.
Filmin yapımcısı Saner Ayar, "Avrupa'da gala yapmak için birçok salon kiraladık, ödemelerini yaptık ama terör örgütlerinin baskısıyla bütün salonlar ödemeleri geri gönderdi" dedi.
Riyad'daki tatsız hadise üstünden ortalığı ayağa kaldırmaya çalışan bazı sanatçılar da CHP yöneticileri Özel-İmamoğlu da dut yemiş bülbül gibi.
Zira bu duruma tepki göstermeleri durumunda DEM Parti'nin desteğini kaybetme riski var. Yani sözü çok uzatmadan kafası karışık CHP'lilere durumu Gezi kışkırtmasının veciz sözüyle özetleyelim. "Mesele Atatürk değil, siz hâlâ anlamadınız mı?"
MÜŞTERİ DE TAKSİCİ DE MAĞDUR
Fotoğrafı Bahçelievler Yayla'da çektim.
Yaşlı bir hanımefendi yoldan geçen taksilere el ediyordu ama duran olmadı. Geçenlerde eşim de Yeşilköy'deki ünlü AVM'nin önündeki taksilere binememiş. Zira bazı taksiciler müşteri beğenmiyor. Turist mümkünse de Arap turist arıyor. Zira taksicinin hem depoyu doldurması, hem yevmiye kazanması hem de kendi nafakasını çıkarması gibi bir zorunluluk var. Bu da nereden baksanız günde 3-4 bin lira kazanması gerektiği anlamına geliyor. Esas kriz de burada çıkıyor. Peki bu sorunu çözmek zor mu? Aslında çok kolay; Almanya'daki gurbetçi taksici anlatmıştı. Taksici olmak isteyen herkes belediyenin açtığı kursa gidiyor. Kurs parası ödüyor. Kursu başarıyla bitirirse de belgesini alıp, kendi aracıyla çalışmaya başlıyor. Bizde de uygulanabilir. Şu anda ortalama dizel bir aracın kilometrede 2-3 lira yaktığını düşünelim, kendi aracıyla çalışan kişiye kilometrede 5-6 lira verseniz geçimini sağlar kimseye de eyvallahı olmaz. Kursa katılım bedeli toplanıp piyasadaki taksilerin bedeli ödenebilir, mağduriyetin de önünü geçilir. Vatandaş da ucuza yolculuk yapacağı için park yerini sorunuyla boğuşmak yerine biner taksiye gider. Hem trafik rahatlar hem de otopark sorunu azalır. Benden söylemesi zira taksiciler odası yine zam istiyor. Açılış fiyatının 70'den 120 liraya çıkarılmasını, kilometreye de yüzde 65 zam yapılmasını talep ediyorlar.