'Tekno-feodalizm' dünyanın sonuna dair yapılan gelecek öngörüleri içinde yeni bir durum değerlendirmesidir, ama pek de iyimser olduğu söylenemez... Geçen yüzyılı kapatırken iki büyük gelecek tezi, dünya siyasetlerinin ilham kaynağı olmuştu. İlki Fukuyama'nın Sovyetler Birliği'nin yıkılması ardından 'Tarihin Sonu''nu ve dolayısıyla kapitalizmin zaferini ilan etmesiydi. Diğeri ondan sonra gelmişti, artık ABD tek kutuplu dünyanın patronuydu, Huntington'ın ''Medeniyetler Çatışması''na dair yaptığı büyük meydan okuyuş, yeni muhafazakarların el kitabı haline gelmişti ve ABD ilan ettiği ''şeytan ekseni' ile gözüne kestirdiği ülkeleri, halklarıyla birlikte mahvediyordu, yok ediyordu artık...
Ama 2000'lerin ilk çeyreğinde artık yeni bir kitap var. Prof. Varoufakis'in 'kapitalizmi kim öldürdü?' sorusuyla başlayan kitap, yeni bir sürece işaret ediyordu. Dünya adına yeni bir paradigma değil, eskinin katmerlenmiş hali diyebiliriz... Hatırlarsanız, özellikle pandemi ile tecrübe ettiğimiz küresel korku ve küresel içe kapanışla birlikte, dijital medya hayatımızın ta kendisi olmaya başlamıştı. Hayatımızı akıllı telefonlarımızın veya kompüterlerimizin ekranları üzerinde yaşamayı adamakıllı tecrübe etmiştik.
Bendeniz de mesela, internet üzerinden sipariş etmeyi ilk kez o sıralarda deneyimlemiş ve dışarı çıkmanın yasaklandığı günlerde, kitaplarıma kavuşuvermiştim. Sonra benden okuduğum kitapları anlatmamı istemişlerdi dijital ortamda, ardından okuduğum kitapları, yine dijital bir ortamda takipçilerimle interaktif tartışmaya başlamıştık... Sıradan bir kadının hayatını bile bunca değiştiriveren yeni dijital dünya, pandemi sonrasında tahminlerin aksine evine geri dönmedi, kendisini abartarak çoğalttı...
İşte Prof. Varoufakis de tam buradan başlıyor o soruyu sormaya... Çünkü gelişen yeni dijital medya ortamları, aynı zamanda yeni bir ticaret dönemi anlamındaydı. İnternet erişiminin artan hızı, sosyal medya ortamlarının çokluğu ve çeşitliliği, WhatsApp'tan, Twitter'a, Instagram'dan, YouTube'a, fotoğraf transferlerinden, bulut erişimine kadar, kapitalizmin yeni bir cakası, hatta başkalaşımı ile karşı karşıyaydık...
Garip şekilde yeni sermayedarlar türüyor ve bunlar eskisine oranla daha görünmez, daha ulaşılmaz oluyordu. Varoufakis bunu Marksist teori üzerinden basit, anlaşılır şekilde anlatıyor. Nasıl ki klasik kapitalizmde işveren ve işçiler arasındaki yabancılaşma, mal ürettikçe artıyor ise, içinde bulunduğumuz yeni dünyada bu dijital teknoloji ve ticaretle birlikte; emek sömürüsü, dik ala eşitsizlik ve aslında sert yabancılaşma, uluslararası boyuta gelmiş haldedir.
Hemen her gün bir şeyler sorduğumuz Google, aslında uluslararası bir şirkettir. Kullandığımız kompüter markaları veya örneğin Amazon gibi alışveriş ortamları, devasa teknolojik işletmelerdir. Üstelik bunlar sadece kendi emekçilerini değil, tüm üretici kesimleri de basbayağı etkilemekte, sömürmektedir. Uluslararası dijital bir satış ortamından çocuğumuza aldığımız bir oyuncağa ödediğimiz paranın %35-%40 gibi bir bölümü, ne o oyuncağı üreten ne de onu pazara çıkarıp tezgahta satacak kişiye gitmeden, hiç de emek sarf etmeyen o uluslararası dijital satış ortamına kalmaktadır. Yani görünmeyen bir el gibi üretmediği ve gerçekten satmadığı bir mal üzerinden, 40 birim kazanan yeni sihirbazlardır, yeni ekonominin dijital feodalleri...
Artık dünyanın süper güçler dağılımını, bulut teknolojilerinin sahipleri konuşacağa benziyor. Pek tabii ki bu feci bir denetimsizliğin, derin yeni eşitsizliklerin ve dip yabancılaşma dalgalarının da habercisi gibi gözüküyor...
Gelecek ve yeni insan bu sayfanın yazarının özel rasatı olduğu için, Prof. Varoufakis takip ettiğim bir iktisatçıdır. Lakin onu asıl radarım içine sokan şey, İsrail'in Gazze'yi işgalinin ardından takındığı soylu tavırdır. Nitekim Almanya'daki konferansı sırf yönelttiği İsrail eleştirisi sebebiyle iptal edilmiş ve dünyaca şaşkınlığa sebep olmuştur...
İsrail, insanlık parabolünün en derin karanlık uçlarında, yapayalnızlığa mahkum. Entelektüeller, üniversite anfileri, yazarlar, şarkıcılar, aktristler, gençler, yaşlılar İsrail'in soykırımını, insanlık cephesini tahkim ederek çoğaltıyorlar. Ve kapitalizmin sömürü ve eşitsizlik üzerinden dönen kirli çarklarını her zamankinden çok tiksindirici buluyor insanlar...