Solcular değişti.
İslamcılar değişti.
Sadece kapitalistler değişmedi.
Kapitalistler oldum olası “Altta kalanın canı çıksın” derlerdi.
“Kendimi kurtarayım da başkalarına ne olursa olsun” derlerdi.
Toplumsal kurtuluşa itibar etmezler, bireysel kurtuluşa iman ederlerdi.
Sürekli zenginleşmek isterlerdi.
Evin, arabanın, kısacası her şeyin en pahalısına, en gösterişlisine sahip olmak vazgeçilmez hedefleriydi.
Onlar dini imanı para olan bir zihniyetin sahipleriydi.
ABD onların kutsal ülkesiydi!
Beyaz Saray onların Kâbe’siydi!
Sam Amca onların peygamberiydi!
Onlar oldum olası hep böyleydi.
Onlar hiç mi hiç değişmedi.
Oysa solcular ile İslamcılar öyle mi?
Solcular da İslamcılar da kapitalistlerin tam tersiydi.
Solcular, İslamcılar deyince akla gelen paylaşmaydı, dayanışmaydı, yardımlaşmaydı.
Onlar toplumcu zihniyetin insanlarıydı.
Onlar dini imanı para olmayan insanlardı.
Onlar her şeyin en pahalısına, en gösterişlisine sahip olmak gibi hedefleri olmayan insanlardı.
Mesela geçmişte solcuyum, İslamcıyım diyen sanatçılara banka reklamlarında oynamaları teklif edilse, bunu kendilerine edilmiş bir küfür sayarlardı.
“Bankalar gibi kapitalizmin mabetlerinin reklamlarında benim işim ne” diye sorarlardı.
Dünyaları onlara verseniz yine de bu reklamlarda oynamazlardı.
Para için ilkelerini, inançlarını satmazlardı.
Şimdi böyle solcular kaldı mı?
Solcu bilinen tiyatrocularımız, sinemacılarımız, kısacası solcu sanatçılarımız, kapitalist kuruluşların reklamlarında oynamak için birbirleriyle yarışıyorlar.
O reklamlarda oynayıp kapitalizme hizmet ediyorlar.
Bunu da her şeyin en pahalısına sahip olmak, zengin bir hayat sürmek için yapıyorlar.
Ama lafa gelince de solculuğu kimseye bırakmıyorlar.
Hani bir zamanlar Gezi isyanında yer alan tiyatrocular, sinemacılar vardı.
Hani örneğin Gezi isyanının önde gelen sanatçılarından tiyatrocu Mehmet Ali Alabora vardı.
Mehmet Ali Alabora lafa gelince solculuğu, çevreciliği kimselere bırakmazdı.
Ama kendisine sunulan ilk fırsatta banka reklamlarında oynamaya başladı.
Hani bir zamanlar solculuğu, çevreciliği kimselere bırakmayan Gezi’ci gazetecilerin çıkarttığı Karşı gazetesi vardı.
Bu gazete müteahhit Ali Ağaoğlu’nu “Ağaç katliamları yaparak binalar diken vahşi kapitalist” diye suçlardı.
Ancak Eren Erdem ve Kutlu Esendemir’den oluşan Karşı gazetesi yönetimi, kendilerine sunulan ilk teklifte, müteahhit Ali Ağaoğlu’nun reklamlarını yayınladı.
Ve de hani bir zamanlar İslamcılığın önde gidenleri vardı.
Bunlar mütevazı semtlerde, mütevazı evlerde yaşarlardı.
Toplu taşıma araçlarını kullanırlardı.
Ama iktidar olup zenginleşmeye başladıkları andan itibaren, her şeyin en pahalısına, en gösterişlisine sahip olabilmek için birbirleriyle yarışmaya başladılar.
Açların nefesini duymayacakları zengin semtlere taşındılar.
Pahalı evler satın aldılar.
Pahalı otomobillere biner oldular.
Dini imanı para olan kişiler oldular.
Benim deyimimle ABDestli kapitalistler oldular!
Dedim ya, solcular değişti.
İslamcılar değişti.
Hepsi kapitalistlere benzedi.
Güya onlar kapitalistleri kendilerine benzetecekti; ne yazık ki kapitalistler onları kendilerine benzetti.
Acı da olsa gerçek bu değil mi?