10 Nisan 2006’da Çukurova Üniversitesi’nde bir grup PKK yandaşının, Bulgaristan Türkler’ inin yaşadığı dramı anlatan Embiya Çavuş'un resim sergisini basması, PKK ve yandaşlarının üniversitelerdeki örgütlenmelerinin barış süreci öncesinde ilk önemli eylemleri arasında yerini alır. 'Biz PKK'lıyız bu sergi bize hakarettir' sözleri sanki Biz Bulgarız bu yaptığınız bize hakarettir sözleri gibi algılanmaya müsait, gerekçesi eyleminden hatalı bir şekilde gerçekleşir.
Bulgaristan'ın Muhmuzlu köyünde doğan ve 16 yıl Bulgarların elinde esir kalan Embiya Çavuş, 97. sergisini Çukurova Üniversitesi’nde açarken PKK ve yandaşları tarafından hangi gerekçe ile saldırıya uğradığını anlamaya çalışır. Bu esnada Bilgi Üniversitesi’nde 2006’dan itibaren itina ile her yıl 'Sri Lanka’da Tamil kaplanlarına gerilla denilirken, neden biz PKK’ya terörist diyoruz?' söylemlerinin ön planda olduğu paneller bazı aydınlar tarafından yapılmaya başlanmıştır. Sonrasında Akdeniz Üniversitesi’nde mili takım forması giyen bir öğrenci saldırıya maruz kalır. Bu saldırı sonrasında üniversite öğrencisi B. S 'Kendilerine baskı olduğunda faşist ve halkların kardeşliği gibi kelimeleri kullanarak savunmaya geçen bu öğrencilerin şimdi ise üniversitelerde ilk fırsatta yaşadıklarını başka görüşte yer alan öğrenciler için yaşatmaya çalıştıklarına şahit oluyorum' cümleleri ile anlatır.
2007 yılında ODTÜ'de şehitlere saygı yürüyüşünü hazmedemeyip saldırıya geçen bir grup örgüt yandaşı öğrenci ortaya çıkacaktır. Bu yürüyüşe kampüs bahçesinde mumlarla ‘APO ve PKK ’yazan eylemlerle cevap verilir. Örgüt yandaşları için ODTÜ Kandil’den daha güvenli bir yer diyor Servet Avcı ve yazısının bir kısmında soruyor; Nasıl oluyor da orantısız bir biçimde bu kadar yüksek sayıda PKK'lı olanlar fakültelere yerleşebiliyor? Bunlar yoksa sonradan mı militanoluyor? Zannedersem Doğu’da devlet sağlıklı bir sınav gerçekleştiremiyor!’diye sorusunun cevabını yine kendisi veriyor. Bu durumu kanıtlar nitelikte 8 Temmuz 2012 tarihli bir haber dikkat çekiyor. ' İzmir'de jokey elemanları kullanarak para karşılığı sınava girdiren çete üyelerinin KCK ile bağlantıları belirlendi'. Örgüt böylece belli üniversitelere eleman yerleştirirken kendisi için maddi kaynakta sağlamış oluyor. Dikkat edelim operasyon sadece İzmir'de değil eş zamanlı olarak birçok ilde gerçekleştiriliyor.
‘Bizler neden otuz bin insanın katilinin resimleri altında okul kantininde oturalım ve örgüt marşları dinleyelim’diye soran birçok öğrencinin mailini aldım daha önceki barış süreci ve eğitimle ilgili yazılarımda. Üniversitede akademisyen olan H.B'nin’de‘2007'den sonra örgüte sempatisi olan öğrencilerin birçok üniversitede etkin olarak faaliyetlerini yürütmeye başladıklarını anlatan bir mail aynı hafta içi gelmişti posta kutuma. 2009'da hükümet önceliğinde başlayan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi sonrasında 2010'da Kütahya'da bir öğrencinin örgüt yandaşı olan kendi sınıf arkadaşı tarafından bıçaklanarak öldürülmesi kardeşlik projesinin örgütün gençlik kolları tarafından yanlış anlaşıldığını gösterir niteliktedir. Artık Üniversitelerde KCK’ nın gençlik yapılanması olarak bilinen YDG-H’nin etkin olacağa zamanlara girilmiştir.
Tarihler 2011'i gösterdiğinde ise o tarihte 'Beykent üniversitesinde FETÖ'cülerle sıkı fıkı olan gruplar' diye yazıyor bir sözlük yazarı örgüte sempati duyan öğrenciler için. Sözlük yazarının bu cümlesi burada bir kalsın, bu tarihten sonra üniversitelerde gerçekleşen olaylara kısaca bir göz atalım; 1. ODTÜ'de gerçekleşen ve artık sıradan gelmeye başlayan olaylar. 2. Marmara üniversitesinde Abdullah Öcalan resimleri ile yapılan eylemler ve dört kişilik bir grubun saldırıya uğraması. 3. İTÜ'de Öcalan posterlerinin sınıflara kadar asılması.4. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ülkücülerin isimlerinin olduğu infaz listelerinin hazırlanması. 5. Ege Üniversitesi’nde F. Y. Çakıroğlu’nun öldürülmesi ve daha Anadolu'da birçok üniversitede gerçekleşen eylem ve olaylar.
Bu yaşananların çoğu 16 Temmuz 2014’de Resmi gazetede, ‘Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine’ dair kanunun yayımlanmasından sonra gerçekleşen olaylar. Yani hükumetin attığı adımlar üniversitelerde örgüt tarafından diğer öğrenci gruplarına sindirme faaliyetleri ile karşılık buluyor.
Özellikle Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ellerinde önderliğin talimatı diye infaz listesi ile dolaşan bir gruba uzun süre okul yönetimi ve emniyetin müdahalede bulunmaması, sizin emniyetinizi sağlayamayız diye öğrencilerin başka fakültelere yönlendirilmesi, Türkiye'nin başkenti Ankara'nın göbeğinde gerçekleşen bir durum. Mayıs 2014'de bir konseri yarıda kestirip sahnede yüzü maskeli olan bir grubun örgüt propagandasını yaptığı yerde yine aynı üniversite. Ülkücü ögrencilere‘Başınızın çaresine bakın! Allah yardımcınız olsun 'sözleri o zaman bir emniyet yetkilisinin söylediği sözler arasında olduğu iddia edilir. Baldıran zehri o dönemde emniyet yetkililerinin çokça içtiği içecekler arasında mıdır; yoksa olay başka mıdır tartışılır. Yine defalarca emniyete başvurulmasına rağmen Ege Üniversitesi’nde Fırat Çakıroğlu’nun öldürülmesinden önce alınmayan önlemler ve sessiz kalan okul yönetimleri, sessiz kalan emniyet amirleri…
Okula getirdikleri kesici aletleri ve silahları bazı öğretim üyelerinin odalarında saklayabiliyorlar diyordu Ege Üniversitesi’nde öğretim üyesiolan S. T.Bu durum birçok üniversitede KCK'nın sadece öğrenci değil akademisyenler bazında örgütlenmeye gittiğini gösterdiği gibi Batuhan Çolak’ın Büşra Ersanlı’nın PKK militanlarının Marmara Üniversitesi’nde kadro alması için hangi faaliyetlerde bulundu sorusunu akla getiriyor.
Doğu ve Güneydoğu'da yol kesmeler haraç toplamalar ve kimlik sorma gibi uygulamaların aynısını üniversitelerde uygulayan bir örgüt var ortada. Şuan üniversiteler tatilde. Eğitim öğretim başlayınca aynı uygulamalara müsamaha gösterilirse çok daha kötü sonuçlar ortaya çıkabilir.
PKK'nın üniversitelerde var olma çabası çok eski tarihlere uzanıyor diyebiliriz. Ama asıl strateji 2006'da Şırnak’ın Cizre ilçesinde belirleniyor. Kandil’den gelen üç kişi, temelleri o dönemde yeni atılmaya başlanılan YDG-H'ye ve üniversitelerden gelen bir grup öğrenciye toplantının özetini içeren bir mesaj veriyor ‘Biz Kandil’den fakültelere adamlarımızı gönderirken sizde fakülteden Kandil’e eleman göndereceksiniz’. Bu mesaj 2006'dan 2015'e üniversitelerde yaşanan birçok eylem ve olayların perde arkasını gösteriyor.