On yıllara ulaşan bir zaman diliminde on binlerce insanın hayatına mal olan kanlı bir sürecin baş aktörü olan PKK’ya dair, son günlerde sosyal medyada dolaşan Duran Kalkan videosundan daha etkileyici bir anlatım ve aktarım olamazdı. Videoda şahit olduğumuz anaokulu müsameresinden farksız bir örgüt ritüeli sırasında sergilenen tavırlar, atılan sloganlar, kurulan sahne, oynanan orta oyunu PKK’nın özetidir. Bu özetin başka bir hikâyesi ya da uzun bir versiyonu da bulunmamaktadır. Her şey bir anaokulu zekâ olgunluğu düzeyindedir ve bu durum PKK’nın bidayetinden beri aynen videodaki zekâ, ahlâk, derinlik ve sofistikasyon düzeyinin ahmakça tekrar edilmesinden ibarettir.
‘Kalkan videosu’ tekil veya yeni bir örnek de değildir. 35 yıl önceden de benzer sahneler kayıtlardadır. PKK aktörlerine dair çok daha absürtlerini basit bir Youtube taramasıyla ve çokça bulmak mümkündür. Bu sebeple, çılgın bir akıl tutulmasının, ahmak bir ütopyanın yıllardır Kürtlerin mağduriyetleri ve vesayet rejiminin ilkellikleri ile meşrulaştırılarak pazarlanmasının ismine ‘sol-liberal zırvaların içerisinden süzülerek vücuda gelen PKK’ diyoruz.
Böylesi bir siyasal zekâ düzeyinin eline, ‘silahlı mücadele gibi başı da, sonu da ciddiyet olan bir yöntemin’ tutuşturulmasından sonra, akıl almaz bir felâketin ortaya çıkmaması mümkün değildi. Tam da bu sebepten dolayı, PKK kurgulanırken daha ilk günden ‘devre mülk bir terör örgütü’ olarak kurduruldu. Zira reşit ve ruhsat sahibi olmayan birisinin silahla ve terörizmle yapabileceklerinin sınırının olmadığını gayet iyi biliyorlardı. Dolayısıyla, eğer bir ‘kör DAİŞ akıl yürütmesi ve ütopyası’ aranıyorsa, bu ilkelliği otuz yılı aşkındır hayata geçiren PKK’dan daha iyi bir örnek olamaz.
Lakin yaşanan kriz PKK çıkmazından da ibaret değildir. Dağda kalmış anakronik bir örgütün yaşadığı krizi ve sebep olduğu ağır maliyeti aşan bir durumla karşı karşıyayız. Duran Kalkan müsameresinin çok daha kötülerini, PKK’nın silahsız kanadı olarak varlık gösteren uzantılarında hemen her gün görmekteyiz. Bu da, sorunun dağda olmak veya elinde silah bulunmasıyla fazlaca bir alakası olmadığı tespitini mümkün kılmaktadır.
Bu silahsız aktörlerin diskurlarının ‘PKK baskısı altında kaçınılmaz olarak şekillendiği’ tespitini yapmak da artık imkânsızdır. Zira çok açık bir şekilde; diskurları ve kavramsallaştırmaları kabaca ‘PKK’yı olabilecek en insicamlı şekilde tekrarlamaktan’ ibarettir. Hâl bu olunca, umutlu olmak ya da müsamere düzeyini aşacak bir ciddiyetin zuhur edeceğini beklemek beyhude bir çabaya dönüşmektedir. Gelinen noktada, PKK Türkiye’de ve Suriye’de ve başta Kürtlerin olmak üzere bölgenin ifsat edici bir felâketidir. Suriye’de Baas rejiminin kan denizinde tefessüh etmiş bir halde yüzerek statü adasına ulaşmaya çalışırken; Türkiye’de her gün bir başka katliama imza atarak toplumsal çatışmaya başka başkentler adına yatırım yapmaktadır.
Bu hedefler için kiralanmış olan PKK’nın on binlerce insanın canına mal olan terörizmi ardından, ‘en basit başlığını bile hayata geçiremediği ütopyasının’ daha fazla kan akıtarak ulaşabileceği hiçbir yer bulunmuyor. Bu durumun bir benzeri, üstelik çok daha trajik bir şekilde, ahlaktan ve zekâdan istifa eden HDP ve müzahir aktörleri için vuku buluyor. PKK üzerinden AK Parti ile kavga vermeye çalışanların da dâhil olduğu bu güruhun Türkiye’ye söyleyecek bir tek sözü bulunmuyor. Aksine aktif bir şekilde, PKK nasıl vesayet rejiminin ömrünü uzattıysa, bu güruh da Türkiye’de demokratikleşmenin gecikmesi, toplumsal gerilimin derinleşmesi için her gün yeni bir Duran Kalkan müsameresi ile milletin önünde arz-ı endam ediyorlar.
HDP’nin, kendi siyasal iflasını oldukça arzulu bir şekilde istemiş bir parti olarak, Ankara’yı kana bulayan terör eyleminin henüz faili belli değilken iştahla kınama açıklaması yapması da durumu değiştirmeyecektir. Aynı şekilde, eylemin PKK tarafından yapıldığı ortaya çıkarsa, bir ilk adım atarak- terörü lanetlemesi de durumu değiştirmeyecektir. Tam tersine, tabloyu daha trajik hale getirecektir. Çünkü gelinen noktada, HDP’nin anlamlı olabilmesi PKK terörüne koyacağı mesafe ile değil, PKK ile yollarını ayırmasıyla mümkün olabilir. Bu durum ise imkânsız misyona denk gelmektedir.
Zira PKK’yı PKK’dan daha fazla var eden akıl, kırk yıldır zamana, tarihe ve değişime karşı dayanıklı HDP teolojisinin bizatihi kendisidir. Başka bir ifadeyle, HDP’nin bütün bileşenlerini bir araya getirdiğinizde, zuhur eden de ancak bir Duran Kalkan’dır zaten.