HDP’lilerin Başbakan Yardımcımız Yalçın Akdoğan’la görüştüklerini duyduğumda Cumhurbaşkanımızla Latin Amerika gezisindeydim.
Öcalan’ın “silahların bırakılması” teması ekseninde yapıldığı söylenen görüşmelerin gerçekte seçim öncesine ayarlı bir hesap politikası üzerine oturduğu fikri içime doğdu birden.
Keşke yanılsaydım diyorum, ama görünen o ki çözüm süreci seçim hesaplarına kurban edilmek isteniyor. Hem de İmralı’ya rağmen.
Bakmayın siz HDP’nin İmralı’nın emrindeymiş gibi görünmesine, gerçekte HDP Kandil’in emrindedir. Çünkü HDP’nin siyasetini de, siyasal aktörlerini de belirleyen asıl güç Kandil’dir.
Ne Kandil’in ne de HDP’nin İmralı’nın doğrudan iradesine karşı çıkmadığı/çıkamadığı biliniyor, ama İmralı’nın iradesi Kandil/HDP üzerinden pekala başka mecralara taşınabiliyor.
Kandil nasıl ki Öcalan’ın iradesine karşıdan cephe alma yoluna gitmiyorsa, Öcalan da son kertede Kandil’in silahları olmadan muhatap alınmayacağını biliyor. Dolayısıyla toplumsal mobilizasyon için Kandil’in Öcalan’ın ismine ne kadar ihtiyacı var ise, Öcalan’ın da o ölçüde Kandil’e ihtiyacı var.
Çözüm süreci bu denge siyaseti ekseninde yürüyen zor bir süreç.
Sonuna kadar umutlu, ama bir o kadar da gerçekçi olmak lazım.
Kandil/HDP AK Parti düşmanlığı ekseninde bir yerde duruyor ve bilumum AK Parti düşmanlarıyla seçim öncesinde AK Parti hükümetini devirmek amaçlı işbirliği yapmak gerektiğine inanıyor.
İmralı çözümü AK Parti Hükümeti üzerinden düşünürken Kandil/HDP hattı tam tersi bir siyasi hat inşa etme yoluna gidiyor.
Bunun yol açtığı siyasal komplikasyonlar ciddi bir handikap oluşturuyor elbet.
‘Kazan-Kaybet’ siyaseti
Çözüm sürecinin başından itibaren AK Parti’nin siyaseti, “Kazan-Kazan” anlayışı üzerine oturuyordu.
Herkesin kazanacağı onurlu bir barışın amaçlandığı vurgulanıyordu.
Kandil/HDP hattı hep tam tersi bir siyaset izledi.
Kendilerinin kazanacakları, ama AK Parti’nin de kaybedeceği bir siyasi hattın inşası üzerinden yol yürüdüler.
Bugün yaptıkları en başından itibaren sürdürdükleri siyasetlerinin bir parçası...
Öcalan’ın emriyle silah bırakmaya hazır olduklarını söylüyor Kandil’dekiler. “Ama” diyorlar. “Şartlarımız var.”
Seçim öncesinde çözüm sürecinde sağlanacak başarının AK Parti hanesine yazılmaması için örtülü bir sabotaj siyasetine soyunuyorlar.
AK Parti üzerinden kendi siyasal reklamlarını yapma yoluna gidiyorlar.
Tabii işin ucunda gene tehdit siyaseti var.
Aba altından silah gösterme anlayışından hala vazgeçmiş değiller.
Paketten rahatsızlık niye?
İçime o ilk anda doğan şey, iç güvenlik paketinin geri çekilmesi şartının koşulacağıydı.
Pakete HDP’nin dışında CHP ve MHP’nin de karşı çıkması manidar doğrusu.
Gerçekte bu paketin geçmişin “güvenlikçi yaklaşımları”nı eksene aldığını iddia edenleri ciddiye almak mümkün değil. İçeriği doğru okunduğunda görülecektir ki bu paket, demokrasinin güvenliğini sağlamak için öngörülen yasal tedbirleri içeriyor.
HDP’ye sormak lazım:
Silahların bırakılması sahiden amaçlanıyorsa ve en önemlisi de yeni dönemde artık sadece siyaset yapma yoluna gidilecekse sokaklarda güvenliği sağlamak ve dolayısıyla herkesin demokratik hak ve hürriyetini güvence altına almak için yapılacak düzenlemelerden rahatsızlık duymak niye?
Seçim öncesine dönük hamleler
Bütün hesaplar seçim öncesine dönük.
HDP, CHP üzerinden başarılamayan muhalefet rolüne paralel unsurların desteğiyle soyunmuş bulunuyor.
Parti olarak seçime gireceğini açıklayan HDP üzerinden hem bölge bloke edilmek isteniyor, hem de AK Parti’ye metropollerde oy veren Kürtlerin siyasal tercihleri değiştirilmek isteniyor.
Birincisi için HDP’nin Kandil’in silahlarına ihtiyacı var.
Öcalan’ın silahların bırakılması çağrısının seçim öncesinde karşılık bulacağına bu yüzden inanmak fazlasıyla safdillik olur.
İkincisi seçenek için, AK Parti’yi köşeye sıkıştıracak ve Kürtlerin nezdinde itibarsızlaştıracak bir oyun planına ihtiyaç var.
“İç güvenlik paketini çekselerdi silahlar bırakılacaktı!” propagandası üzerinden AK Partili Kürtlerin hedef alınması söz konusu.
Plan belli...
Silahların bırakılmamasının faturasını AK Parti’ye keserek hem silahların gölgesinde bölgede seçime girmek, hem de metropollerdeki Kürt oylarının Ak Parti’ye akmasını engellemek... Mümkün değil ama diyelim ki İç Güvenlik Paketi çözüm sürecinin hatırına geri çekildi.
Bu durumda AK Parti’ye diz çöktüren HDP görüntüsüyle elde edilmek istenen siyasal sonuçları varın siz düşünün derim.
İç Güvenlik Paketi tam da demokratik siyasetin zemini için çok gerekli ve çözüm süreci için de olmazsa olmaz bir öneme sahip.
Kandil/HDP hattının gerçek niyetiyle beraber bu gerçekliğin de iyi anlatılması gerekiyor.
“Üst aklın” Kandil/HDP üzerinden sahneye koyduğu seçim ayarlı oyunların Kürtler tarafından görülmesi gerekiyor.