Doğan Medya Grubumemurları, kaç gündür, CHP’nin ne kadar da “başarılı” bir referandum kampanyası yürüttüğünü yazıyor.
Çok başarılı ve sonuç alıcı bir kampanyaymış...
Çünkü bütün stratejisini gerilim üzerine kuran ve kaybeden CHP, bu kez taktik değiştirmiş, ılıman mesajlar vermeye başlamış ve gerilimden beslenen muarızlarını eli boş göndermiş.
Mesela, “AKP” demeyi bırakmış, “Adalet ve Kalkınma Partisi” demeye başlamış.
Bazı sözcükleri lügatinden çıkarmış; “irtica” denmeyecek, kılık-kıyafetle uğraşılmayacak, Erdoğan ve“diktatör” sözcükleri yan yana getirilmeyecek, yaşam biçiminden dolayı kimse aşağılanmayacak, zinhar “bidon kafa” ve “göbeğini kaşıyan kıllı ayı” ifadeleri kullanılmayacak.
Hep olgun mesajlar verilecek.
Hep tebessüm edilecek.
CHP, işte böyle şeyler yapmaya başlamış ve “hayır” oylarını artırmış.
Bir “yenilik” daha yapmış CHP...
Hükümet yetkililerine konuşma yasağı getiren Almanya’nın bu kararını eleştirerek, “Bütün dünya bize karşı” algısını yıkmış ve AK Parti’nin hevesini kursağında bırakmış.
CHP niye mi böyle şeyler yapıyormuş?
Kararsızların kararsızlıklarıyla baş başa kaldığını ve “hayır” oylarının arttığını görüyormuş da, ondan...
İyi söylüyorsunuz, güzel söylüyorsunuz da, CHP’yi baştan bu ılıman siyasete itseydiniz de, darbedir, muhtıradır, Gezi’dir, iç savaş tehdididir, 17/25’tir, 15 Temmuz’dur, toplumu bu gerilim hatları üzerinde tutmasaydınız olmaz mıydı?
Bunu baştan akıl etseydiniz, belki partinize seçim bile kazandırırdınız.
Doğan Medya Grubu memurları, CHP’nin hayır oylarını artırmak için “ılıman siyaset” izlediğini söylüyor ama bence başka seçenekleri olmadığı için bu yolu izliyorlar. Yani, CHP’yi ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu yola iten (bu siyasete icbar eden), cehaletten kaynaklanan çaresizlik...
Çünkü toplumun karşısına hangi itiraz kalemleriyle çıkacaklarını bilmiyorlar.
Bunu, kampanyalarına destek olsun diye Şili’den getirttikleri reklâmcı da söylemişti: “Hayır’ın ne önerdiğini bilmiyorum.”
Ne önerdiklerini bilmedikleri gibi, anayasa değişikliğinin neresine karşı çıktıkları da bilmiyorlar. Sadece “yalanlar” üzerinden spekülasyon yapıyorlar.
Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün, bir radyo yayınına katıldı ve niçin Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı olduklarını anlattı.
Söylediklerini, noktasına virgülüne dokunmadan aynen aktarıyorum: “Düşünün, yeni modeli kurduk. Halk seçti Cumhurbaşkanını, Başbakan da başkası oldu. Cumhurbaşkanı başka bir partinin genel başkanı, Başbakan da başka bir partinin genel başkanı, asıl kavga o zaman çıkacak. Asıl onu düşünmemiz lazım, Cumhurbaşkanı tarafsız olursa Başbakan onun tarafsızlığına saygı göstererek onun uyarılarını dikkate alır. Ama Cumhurbaşkanı taraf olursa Başbakan da başka bir partinin genel başkanı, Cumhurbaşkanı başka bir partinin genel başkanı asıl kavga o zaman çıkacak. Niye bunu söylemiyorlar millete? Neden bu anlatılmıyor millete?”
İnanamadınız, değil mi?
İnanın...
Kılıçdaroğlu, yeni sistemde Başbakanlık makamının kaldırıldığını bilmiyor.
Çünkü karşı çıktıkları anayasa değişikliğinin neleri içerdiğini bilmiyor.
Çünkü okumamış.
Teklif günlerce komisyonda konuşuldu... Sonra genel kurula geldi... Günlerce genel kurulda konuşuldu...
Kavgalar çıktı, kafa göz yarıldı, burun şişti, bacak ısırıldı, tekmeler savruldu.
Maddeler önce tek tek görüşülüp oylandı, sonra toplu görüşülüp oylandı.
Kılıçdaroğlu, bu kadar çok gündeme gelen, bu kadar çok dolaşımda tutulan metne bakmamış bile.
Bakmamış, okumamış, yeni sistemin ne getireceğini bilmeden konuşuyor.
Daha doğrusu, çaresizce ve tembelce sallıyor.
Doğan Medya Grubu memurları da, çaresizlik ve cehaletten kaynaklanan bu tembelliği (bu “atalet siyaseti”ni), “sonuç alıcı ılıman siyaset” diye alkışlıyor.
Bunu öyle bir özgüvenle yapıyorlar ki, insanın, “Kamera şakası mısınız lan?” diyesi geliyor.
Biri, göstere göstere, “Ben bu metne Fransız’ım” diyecek...
Diğerleri de bu ahkâmdan “yüksek siyaset” (!) üretecek...
Hakikaten kamera şakası gibi!
NOT:
Bu akşam saat 19.00’da Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk’le referandum sürecini konuşacağız. Bekleriz.