Kartalkaya'daki yangın faciası, ciğerlerimizi dağladı. Allah hepsine rahmet mağfiret eylesin, ailelerine sabırlar yağdırsın. Allah başka facialardan, elem kederlerden korusun hepimizi... Dünkü faciayı haber alır almaz arkadaşlarımızla konuştuğumuz ilk konu; 'sıralı ölüm' meselesiydi. Gençlerin vefatı mızrak gibi saplanıyor kalplere... Vefat edenlerin çoğu genç insanlar, çocuklar... Ailelerine sabır niyaz ediyoruz Yüce Yaradan'dan... Ben bu yazıyı yazarken hala evlatlarını arayan aileler vardı. Allah yardımcıları olsun...
Üzüntü ve yas üzerimize bir bulut gibi serildi serilmesine, amma ve lakin bir sürü soru işareti de takıldı vicdanlarımıza; yeterli tedbirler alınmış mıydı, can güvenliği sağlanmış mıydı, yangından kaçış yollarına dair bir emniyet sağlaması yapılmış mıydı, otelin yapısal dayanıklılığı, işletmenin modern teknolojilerle barışık olup olmadığı, gerekli kontrollerin, teftişlerin yapılıp yapılmadığı gibi belki binlerce soru...
İş güvenliği meselesinin ne kadar hayati bir konu olduğunu, yine ağır bedellerle düşünüyoruz. Devlet meseleyle ilgili alert verdi, konuyu araştırıp soruşturmak için gerekli hukuki ve adli ekipler görevlendirildi, inşallah işletmede herhangi bir ihmal veya eksiklik yoktur, aksi taktirde bu göz göre göre cinayete dönüşür. Ne diyeceğimi bilemiyorum, zor zamanda konuşmak ya da yazmak hiç de kolay değil...
Hüzünler, ıstıraplar, sevinçler ve umutlarla iç içe şu hayatta. Gazze'deki ateşkes için hepimiz sevindik. En büyük gurursa kuşkusuz Gazzelilerin!
'Yaprak döker bir yanımız/ Bir yanımız bahar bahçe' dizelerindeki gibi her şey... Gazze de öyle işte. Yeryüzünün tanık olmadığı bir direnç, yeryüzünün tanık olmadığı bir vakar, yeryüzünün tanık olmadığı bir onur... Ama bedeli ise elbette çok ağır, şehadetler şehadetler üzerine geldi Gazze'de. Taş taş üstünde kalmadı. Bebeklerin buz tutarak kalakalmış kırık tebessümleri, annelerin kan deniziyle boyanmış ve biçilmiş çimlere benzeyen paramparça bedenleri... Buna rağmen, her şeye rağmen, Gazzeliler İsrail tarafından tamamen yok edilemedi, bitirilemedi, boyun eğmediler demirden daha demir kararlılıklarıyla öylece dimdik durdular.
Ve ateşkes haberi geldi... Esir takası, düğün bayram gibi karşılandı Gazze tarafında. Gazzeliler şimdi tepsilerle tatlılar pişirip dağıtıyor, şerbetler bardak bardak ikram ediliyor. Yani ölümle sevinç, ağıtla halay iç içe Gazze'de. Orada 1 yılı aşkındır sönmeyen bir yangın vardı. Onlarla birlikte kavruldu kainatın vicdan sahibi tüm üyeleri... Ama bakın ateşin içinde de bir bahar serinliği varmış, Hz. İbrahim'in mahkum edildiği ateşi, serinliğe, bahar bahçesine dönüştüren Rabbimiz, inşallah bir yol çıkartır tüm darda kalmışlara... Allah yollarını zafere çıkarsın inşallah!
Ateş topuna dönmüş bir coğrafyada; içeride ve dışarıda huzuru, emniyeti, dengeyi ve ahengi sağlamak için uğraşan, geniş bir siyasetin içindeyiz. Bir yanımız yangınlarla, bir yanımızsa umutlarla dolu. Tüm bunların arasında nüfusumuzun giderek yaşlandığı gerçeğiyle burun burunayız. Nüfus artış hızımız, Avrupa ülkelerinin gerisine düşmüş. Bunun üstte yazdığım diğer olaylarla şöyle bir ilgisi var ki; genç nüfusa hem güvenlik açısından, hem de ekonomik açıdan ihtiyacımızın olduğu apaşikar. Aslında bugünkü yazım; bir aile ve nüfus yazısıydı ama Kartalkaya'daki faciadan sonra bunu yazmaya mecalim kalmadı.
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Allah şehit sevabı yazsın kardeşlerimize, taksiratlarını affedip, onları cennet köşelerinde, su pınarlarının eteğinde ağırlasın... Allah'ım; hayatımızda, vefatımızda, kabrimizde, ahiretimizde, Sen kolaylık, güzellik, iyilik ver ne olur. Biz güçsüz kullarınızız, Ya Rabbi mağfiretini talep ederiz. Ya Rabbi acıyla parçalanmış gönüllere sabırlar yağdır, Allah'ım yeryüzündeki yangınları söndürdüğün gibi kalplerdeki hüzün yangınlarını da kaldıracak rüzgarlar sal ruhlarımıza. Allah'ım bizleri Sen'den başkası düzeltemez, Allah'ım bağışla bizi ne olur, kerem et, bizleri muhafaza buyur...