Biliç'e son maçında yapılan "Gitme, kal!" çağrıları, teknik adamlığından önce onun adamlığına gösterilen sevginin ifadesiydi... Bu ifade hava limanında uğurlanırken gönülden görsele dönüştü.
Ona hem insan olarak, topluma birçok iyi örnekler sunmasından, hem elindeki olanaklara göre sahada ürettiklerinden ötürü saygı duyuyorum.
Sakatlıklar ve cezalardan hiç kurtulmayan dar kadroyla; statsız, sürekli dış alanlarda oynamaktan hiç, ama HİÇ YAKINMADAN yarıştı. Kimseye de bu konulardan yakınma izni vermedi. Olanakları biliyordu, onlara razı oldu. Onlarla koştu.
Bazen düşündüğüm oldu: Acaba bu koşullarda Mustafa Denizli, Fatih Terim Beşiktaş'ı alırlar mıydı? Hele bir Mancini ya da o çizgideki yabancılar...
Çoğu hoca kulübün koşullarında değil, kulübe dayatıp kabul ettirdikleri kendi koşullarıyla çalışıyor.
Kulübün borçlanmasına, bir batağa saplanmasına aldırmadan, yalnızca kendi kariyerini düşünerek geniş ve kaliteli futbolcu kadrosuna dayalı bir çalışma yapıyor.
Bu bir suç değil kuşkusuz. Onların ilkesi bu. "Evet" dersiniz, "hayır" dersiniz... Olanakları olmadan onların koşullarını kabul eden yöneticiler asıl hatalı olanlar. Peki, kalmalı mıydı Biliç?
Kişiliğine, zor koşullarda, dar kadro ile yapabildiklerine bakıyorum, "kalmalıydı" diyorum. Böyle bir karakteri, sevgi üreten bir insanı nereden bulacaksınız?
Rakiplerinizin sizi katlayan olanaklarına karşın 30.haftaya değin güçlü bir şampiyon adayı olmak, büyük bir 'artı' değerdir.
Buradan bakarsanız "kalmalı" dersiniz...
Ancak, bu çizgiyi yakalayabilmiş kişinin son dört maçta tüm yaptıklarını ayakta tutamaması da ele alınmalı... Buradan bakarsanız da... Gitmesine 'üzülerek' onay verirsiniz.
Ve bunlardan hangisine ağırlık vermemiz gerektiğine karar vermek için benim kullandığım öğe şu: "Biliç'in, şampiyonluk yarışını yitirdiği son 15 gün içinde kendini kaptırdığı duygusal yapı."
Durumu taşıyamadı! Pes etti!
"Artık beni tutmazlar" dedi!
Yıkılmıştı. Kendi işine kendi son verdirdi! Komutan bu duruma düşer ve bunu herkese belli ederse... Ona duyulan üretim güvenini de zedelemiş, yıkmış demektir. Bir daha eski etkinliğinde liderlik yapamaz. Liderliği eski etkisinde olamaz. Bunun için Biliç, artık gitmeliydi. Gün gelir dönebilir. Bunun için kendine yeni bir güven giydirmiş olması gerekir. Gittiği, çalıştığı yerlerde öyle şeyler yapmalı ki, kişiliğine duyulan saygı kadar işine de güven duyurmalı. O zaman ona yeniden "gel" demek çok kolaylaşır.