Evet, kalkışmanın kodlarını doğru okumak lazım. Bu, Kobani’den öte bir şey öncelikle. Kobani sadece bahane edildiği bir şey. Buradan Kobani için bir değerlendirme çıkarmak söz konusu olacaksa, o zaman, Kobani’de benzeri bir yapı kurup kurmadıklarının sorgulanması gerekiyor. Şayet, Kobani’de de, bizde, Türkiye’de devreye sokulana benzer bir haleti ruhiye iktidar olmuşsa, vay Kobani’nin başına gelene demek lazım. Özeti, Kobani’de bir Kürt iktidarı değil, bir terör örgütü iktidarı oluşmuş demektir.
Bunun, önceden planlanmış bir kalkışma olduğu görülecektir, doğru okunduğu zaman. Yakılan, yağmalanan, taşlanan mekanlara, hedef alınan insanlara bakıldığında, önceden bir tür “işaretleme” gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Okullar, kütüphaneler, müzeler yakılıyor... Kimi işyerleri, kimi evler, kimi insanlar hedef alınıyor.“Kürtçe biliyor musun?” sorusu, tam bir etnik arındırma mantığının ürünü. “Sakallı, başörtülü”yü hedef seçme, tam bir ideolojik - siyasi arındırma mantığının ürünü. “Senin araban var, benim niye yok” yaklaşımı, tam bir sınıfsal arındırma mantığının ürünü. Bu tarzda işleyen mantık, kitleleri motive etmeye başladığında, peşinden vandallığın, vahşetin gelmesi kaçınılmaz olur. Göz gözü görmez ve her türlü cinayet işlenir.
Planlama varsa, hemen peşinden kim yaptı, sorusu akla gelir. İnsanları sokağa HDP’li aktörler davet etti, ama yaşadıkları pişmanlığa bakıldığında vandallık projesinin onların ötesinde gerçekleştiği anlaşılıyor. Kim onlar? KCK’nın yer altı örgütü mü? KCK’ya göre HDP ne oluyor ve HDP’nin yöneticileri denen kesim, oradaki yapılanmanın neresine düşüyor?
Bunlar, Ankara’nın sorması gereken şeyler olduğu gibi, bizatihi, HDP’nin, hatta Öcalan’ın sorması gereken sorulardır. Şayet bu vahşetin planlama boyutunda HDP’nin bizzat kendisi varsa bu parti çoktan meşruiyet sınırının dışına çıkmış demektir. 38 can. İşte ürün. HDP, böyle bir vahşet yapısını yönetebileceğini düşünebiliyor mu? Diyelim Doğu-Güneydoğu’da, belli bir etkinlikleri oldu, ne yapacaklar bu militan sürüsünü?
Türkiye, Kobani’nin Kürtlerine kucak açtı ve 200 bin insana barınak sağladı. Kobani’de Kürtleri korumanın adı bu. Kürtlerin korunması söz konusu olduğunda, Türkiye’nin dosyası hep yüz ağartıcıdır. Saddam’ın zulmünden kaçtığında da Kürtler Türkiye’ye sığındı, Kobani’den kaçıp sığınılacak yer arandığında da... Ama Türkiye, Kobani’de PYD iktidarını korumak zorunda değil. PYD iktidarını, Kuzey Irak Kürt yönetimi de korumak zorunda hissetmiyor. PYD’nin Kobani’de iktidarı ele geçirmiş olması da tartışılacak bir konudur ayrıca. Bizdeki durumlara baktığımızda, örgütün Türkiye ayağının ya da PYD’nin babasının Türkiye’de nasıl bir iktidarı hedeflediğini on yıllardır görebiliyoruz. Hem şu soru da sorulmalı: Şayet Türkiye’yi son 10 gün içinde ateşe verenler, Kobani’deki PYD iktidarı ile akraba iseler, bizden Kobani adına nasıl bir korunma istendiğini anlayabileceğiz. Biz Türkiye’de PKK’yı korumalı mıyız ki Kobani’de PYD’yi koruyalım? Türkiye, korunması gereken“sivil Kürtler”i de zaten korumaya almış bulunuyor.
Çözüm süreci... Türkiye, bunu önemsedi. Çünkü kan öyle durdu. Bu ülkede Türk - Kürt herkesin kanı öyle durdu. Barışı ülkenin Doğusu - Batısı öyle kokladı, teneffüs etti. Diyarbakır da nefes aldı, Edirne ya da Kayseri de... Türkiye, barış olsun, bu ülke gençlerinin kanı akması, Türk ile Kürd’ün bin yıllık kardeşliği yara almasın istiyor. Süreç bunun için. Ama PKK bu sürecin içinden bölgesel bir iktidar çıkarmayı planlıyorsa, Kobani’ye bakıp, oradan Türkiye’ye kanton taşımak gibi bir hesabın içinde ise, yani ülkenin Türkü Kürdü can derdinde, PKK iktidar hesabında ise bu kabul edilemez. Hesabımız tutmazsa yıkar, yakarız, yok öyle dava.
HDP... Aklını başına toplamalı. Futbolda seyircisi tribün yakan takım ağır cezalar alıyor. Siz, takım gol yiyince sahayı birbirine katın diye beyanat verecek bir teknik direktör ya da kulüp yöneticisi olabileceğini düşünebiliyor musunuz? Barış arayışı da aklı başında paydaşları gerektiriyor. Şu anda, belki de PKK cenahının en aklı başında ismi İmralı’nın sakini gibi gözüküyor. Ertuğrul Kürkçü de, Selahattin Demirtaş da çok ciddi bir liderlik zaafı sergiliyorlar. En bıçkın demeci vermek liderlik değildir. Alın hesabını verin bakalım şu 38 canın. Liderlik işte burada. “Fırtına gençlik”miş! Bununla vandallık sergileyenler ödüllendirilmiş oluyorlarsa, çok yazık. Kürt gençlerini ateşe atmaktır bu. Attınız, attınız, attınız, senelerce Kürt çocuklarını ateşin içine attınız. Yeter artık. Dağdan indirin gençleri. Sokaktan çekin gençleri. Yaktığınız okulları inşa edin yeniden ve gençlerin ufkunu açın. Yazık ettiğiniz nesiller için de tarihten af dileyin.