Yalnızlık, modern zamanların aşmakta en çok zorlandığı problematiklerden. Bir paradoks gibi duruyor; hem iletişimin en hızlı ve yaygın olduğu küresel bir çevrimin içindeyiz, hem de yapayalnızlığın neredeyse en dibinde sürçüyor ayaklarımız... Envai çeşit sosyal etkinlikler, profesyonel hobi destekleri, tutulduğumuz tüketim çılgınlıkları, hatta savaşlarımız, bize onur bahşeden kutlu davalarımız bile, içimizdeki yalnızlık ve kopukluk hissini bir türlü gideremiyor tam anlamıyla...
Ve arkadaş... Yalnızlıkla başetmede, insan olmaya has temel kaygıyı yatıştırmakta can simidi gibidir o. Dışarıdan içimize doğru işleyendir o, selamdır, nefestir, ıslıktır, tıkırtıdır, hışırtıdır o.
Sadece çocuklar üzülmez arkadaşlarını kaybettiklerinde. Hatta yaş ilerledikçe arkadaşa veda diyebilirim ki; ölüme benziyor.
Tarkovski’nin filmleri çoğu kişinin aksine, bana huzursuzluk verir, sanki hava serinler, sanki birisi zorla çıkartır sırtımdaki hırkayı, sanki kar yağar seyrettiğim sessiz yalnızlıktan bana... Biraz şom ağızlı; “gençlere tavsiyem...” diyor bir röportajında “yalnızlığa alıştırsınlar kendilerini”... O böyle uzak yol kaptanlarına has kaç kere gittim de geldim edasıyla konuşurken, yine kar yağıyor bana oysa, arkadaşlarım keskin bir tipide, tek tek yitip gidiyor...
***
“Allahım... Hatalarımı, kar ve dolu suyu ile yıka... Beyaz bir elbiseyi temizlediğin gibi kalbimi de hatalardan temizle... Benimle hatalarımın arasını, doğularla batıların arası gibi uzak kıl...”
Son kısmını iktibas ettiğimiz Hz. Aişe’den rivayet edilen bu dua, bilinen ve itibar edilen hadis mecmualarının hemen tümünde yer alır. Kalbin yıkanmasından, kalbe yağacak kardan doludan bahsettiği içindir belki, kadınların ve çocukların çok sevdiği bir dua olduğunu söyler pek çok yazar... Biz buna hayreti de ekleyebiliriz. Kar ve dolu, çöl ikliminin Mekke ve Medine’sinde sıkça rastlanan hava şartlarından olmadığı için... Hatta tek başına yağmur bile, apaçık bir hayrettir, sevinçtir oralarda... Resulullah’ın (sav) yağan yağmur esnasında dışarı çıkıp çocuklarla birlikte yürüdüğü, başındaki sarığı çözerek, saçlarını yağmura saldığı, avuçlarına dolan yağmur taneleri için gülümseyerek; “ Rabbimizin katından az evvel indi” dediği anlatılır...
O, “içimizden” birisiydi. Allah’ın selat ve selamı üzerine olsun. Bizler gibi sevinip, bizler gibi mahzun olurdu, zaman zaman kaygılanır, her halinde sabır, her halinde alçakgönüllülük, her halinde nimete şükür, hamd ve hayret taşırdı... Onu düşünüp hatırladığında, insanın kalbine sanki yağmur yağıyor. Ne kadar hatalara batık olsak, ne kadar kusurumuz, pişmanlıklarımız, eksiğimiz, mahcubiyetimiz olsa da, kalbe yağan hasret, sızı, incecik görünmez ipliklerle bağlıyor sanki kalbimizi O’na... “ Rabbinize alçakgönüllüce ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez” diyor Araf Suresi 25. ayette. Yüreğin ta derinlerinden seslenebilmek Allah’a. Kimseciklere işittirmeyi murad etmeden, içinize işlemiş olanı, sadece O’na arz etmek, sadece O’nunla baş başa kalarak kalbi Allah’a açmak...
***
Kolay bir şey değil, kalbi kar ile dolu ile yıkayabilmek. Kirlenmiş tozlanmış elbisesini kalbin, ağartabilmek kolay değil. Orada derin bir yalnızlıkla sınanmak var. O yalnızlığı bir Allah biliyor bir de sen. Kendinle baş başa kalış. Bütün seslerin ötesinde, bitiminde, sessizce kendine bakış, süzmek, seyretmek, nazar etmek kendi kendine... İrtibatsızlık her şeyden. O irtibatsızlıktan, arkadaşsızlıktan, acziyetten, çaresizlikten, bambaşka bir irtibat yolu çıkarabilmek. Allah’ın huzurunda olduğunu keşfedebilmek. Sonra, seslerin, renklerin, kokuların, çocuk kahkahalarının, tüm hikayelerin, hasılı hayata dair tüm cilvelerin sana bahşedilmiş birer hediye olduğunu fark ediş, gafletin ve uykunun bile sağlam birer kaygı giderici kozalar olduğunu... Arkadaşının tebessümüne iliklenmiş cennet hayalinin, yine aynı arkadaşını kaybettiğinde kalbini delecek cehennem koruna nasıl da dönüştüğünü... Hayretle seyretmek... Hadlerini, sınırlarını, küçüklüğünü fark ediş. Hiçbir şeye gücünün yetmediğini, başka bambaşka, büyük çok büyük bir işin içinde olduğunu. Biliş. Herkes gider, bir Allah’tır gitmeyen. Deyiş.
Kalbe kar yağdığında...