Kulak çınlaması, bilimsel adıyla tinnitus, kulakta, sessiz ortamda daha da belirginleşen çınlama, uğultu vb. sesler duyulması şeklinde seyreden bir sağlık sorunu. Çok yaygın görülen bir durum. Sadece ABD’de 50 milyon kişiyi etkilediği ve bunların 3 milyon kadarının durumunun işitme kaybı gibi daha ağır şekilde seyrettiği bildiriliyor. Kulak çınlamasının çoğunlukla iç kulağın salyangoz kısmında, çok küçük tüylü hücrelerde meydana gelen hasarlar sonucu geliştiği ileri sürülüyor. Nedenleri farklı olabiliyor; bazen kulak kiri gibi basit bir nedenle, bazense yaşlılık, işitme kaybı, kulak zarında delinme, orta kulakta sıvı birikmesi gibi etkenlere bağlı olarak gelişebilir. Bazı hastalıklar (şeker, yüksek ve düşük tansiyon, tiroit, alerji, bazı tümörler, vd.) ve bazı ilaçların kullanımına bağlı olarak da görülebiliyor. Özellikle günümüzde giderek artan çevre gürültü kirliliği (trafik, endüstri, inşaat vb.), disko ortamlarında ya da kulaklıkla yüksek sesle müzik dinlemek gibi etkenler, kulak çınlaması riskini artıran diğer etkenler.
Genel olarak uygulanabilecek özgün bir tedavisi henüz bilinmiyor. Eğer kulak çınlamasına yol açan etkenler biliniyorsa ona göre tedavi programı ve bazı ilaçlar önerilebiliyor. Ayrıca günlük yaşama yönelik bazı öneriler yapılıyor; kan basıncı kontrolü, tuz kullanımı sınırlaması, dinlenme gibi. Bilinen bu önerilerden biri de ‘sinir sistemi üzerinde uyarıcı etkisi olan kafein türevlerini içeren kahve, çay, kolalı içeceklerden kaçınılması’.
İLGİNÇ SONUÇLAR
Son birkaç yılda kafeinli ürünlerin aslında kulak çınlaması riskini artırmadığını ortaya koyan bazı çalışmalar dikkati çekiyor. Yapılan bazı yeni klinik çalışmalarda kafeinli ürün kullananlarla kullanmayanlar arasında kulak çınlaması gelişimi oranları arasında belirgin bir farklılık görülememiş.
Bu konuda yeni yayımlanan bir klinik çalışmanın bulguları ise kafeinli ürünlerin kulak çınlaması riskini azalttığı yönünde. American Journal of Medicine, Ağustos 2014 son sayısında yayımlanan çalışmaya, yaşları 30 ile 44 arasında 65 bin 85 gönüllü kadın katılmış. 18 yıllık gözlem süresi içerisinde gönüllülerin her iki yılda bir yaşam şekilleri ve hastalıkları ile ilgili, her dört yılda bir ise beslenme şekilleriyle ilgili sorgulama yapılmış.
Son yıllarda yapılan bazı çalışmalar bildiğimiz bazı şeylerin yanlış olduğunu ortaya koyuyor. Onlardan biri de kafeinli ürünlerle ilgili.
Kişilerin ortalama olarak günde 2-3 büyük kupa bardak kafeine eşdeğer kahve ya da diğer içecekleri tükettiği tespit edilmiş (kişilerin yüzde 70’inin kafeini daha ziyade kahveyle aldıkları belirlenmiş). 18 yıl boyunca izlenen gönüllüler arasından 5 bin 289 kulak çınlaması vakası kaydedilmiş. Yapılan son değerlendirmede günde 450-600 miligram kafeine eşdeğer ürün tüketenlerde (günde 3-4 bardak) kulak çınlaması riskinin günde 150 miligram (tek bardak) ve daha az kafein tüketenlere oranla yüzde 15 daha düşük olduğu görülmüş. Bu oran günde 600 miligramın üzerinde kafeine eşdeğer (beş bardak ve üzeri) ürün tüketenlerde yüzde 21’e yükselmiş.
Son yıllarda şimdiye kadar ‘doğru’ olarak bildiklerimizin, yapılan bilimsel çalışmalarla, aslında ‘yanlış’ olduğu şeklinde bildirimlere sıklıkla rastlıyoruz. Mesela kısa süre öncesine kadar ‘Yumurta yemeyin’ denilirken, şimdi günde 10-15 tane yenilmesi öneriliyor.
Çok yüksek sayıda gönüllü üzerinde ve uzun süreli sürdürülen klinik çalışma, şimdiye kadar doğru bilinen önerinin yanlış olduğunu, hatta tersi bir durumun söz konusu olabileceğini ortaya koyuyor. Çalışmanın sadece Kafkas ırkı beyaz bayanlarda yürütülmüş olması nedeniyle erkeklerde ve diğer ırktan kişilerde de benzer sonuçların gözlenip gözlenmeyeceği bilinmiyor. Bu nedenle bu konuda daha net bulgulara ulaşabilmek için farklı kurguda çalışmalara ihtiyaç var.