Terminatör, X Men, Hızlı ve Öfkeli, Karayip Korsanları, Superman, Örümcek Adam, Batman bu sene yeni versiyonlarıyla karşımıza çıkacak. Christopher Nolan imzalı Yıldızlararası ve Tom Cruise’un yer aldığı Yarının Sınırında, bilimkurgu severleri mutlu edecek.
Sinemanın büyük ustalarından Alain Resnais, Sevmek, İçmek ve Şarkı Söylemek filmiyle Altın Ayı ödülü için yarışacak.
Sinema açısından film gibi bir yıl geçireceğiz... Vizyona girmesi planlanan ve festivallerde prömiyerlerini yapacak olan filmler şimdiden heyecan dalgaları yaymaya başladı. Beraberlerinde keyifli dakikalar kadar hararetli tartışmalar da getirebilir. Hem dünyada hem Türkiye’de. Popüler sinema ise hep bildiğiniz gibi: Hızlı ve Öfkeli’den, Karayip Korsanları’ndan, Maymunlar Cehennemi’nden, Transformers’tan X Men’e, güncellenmiş ve üçlemelenmiş Terminatör Genesis’e ve Recep İvedik’e kadar onlarca devam filmi yığılacak önümüze. Süper kahramanlar Batman, Örümcek Adam, Superman, Kaptan Amerika, The Avengers bileşenleri de yoklamada “Burada!” diyor. Fantastik sinema kurulduğu tahttan inmeyecek: Bir yandan da tarihi ve mitleri birer aksiyona dönüştürerek öte yandan gelecek kaygısıyla kıvrandıran bilimkurgu distopyaları kurarak adrenalin yükseltecek.
Yılın sansasyonu elbette Lars von Trier’den. Antisemitik sözleri yüzünden Cannes Film Festivali’nde istenmeyen adam ilan edilen Danimarkalı sinemacının Nymphomaniac’ın (Nemfoman) filmi, yönetmen kurgusunu Berlin Film Festivali’nde gösterecek. Von Trier’i bunca yılda biraz tanıdıysak, bir Pasolini olmadığı ve herhangi bir tabu kırmadığı aşikar!
Girizgahı Berlinale’den yaptığımıza göre önceliği sinema tarihinin en büyük ustalarından birine, Alain Resnais’ye verelim: Aimer, Boire et Chante/ Sevmek, İçmek ve Şarkı Söylemek ile Altın Ayı için yarışacak. Bize ise ancak İstanbul Film Festivali’nde düşer, vizyon görmez herhalde. Ama George Clooney’nin II. Dünya Savaşı’nda sanat yapıtlarını Nazilerden ve bombardımandan korumaya çalışan bir grup Amerikalı askerin macerasını anlattığı The Monuments Men/ Hazine Avcıları 21 Mart’ta sinemalarımızda.
Wes Anderson imzalı The Grand Budapest Hotel/ Büyük Budapeşte Oteli de Nisan’da çıkabilir vizyona.
TÜRKLER DE İDDİALI
Kutluğ Ataman’ın birçok kemikleşmiş meseleye cesur yaklaşımıyla ezber bozan, sürprizli filmi Kuzu/ The Lamb; zamanımızın en etkili yönetmenlerinden Tsai Ming Liang’ın son filmi olacağını ilan ettiği Xi You / Journey to the West (Batı’ya Yolculuk) yakında bütün programı açıklanacak olan Berlin Film Festivali’nden şimdilik hevesle beklediklerimiz.
Fatih Akın’ın başrolünü Tahar Rahim’in üstlendiği The Cut adlı yeni filmini de çok merak ediyor ve Cannes Film Festivali’nde izleyeceğimizi tahmin ediyoruz.
Nuri Bilge Ceylan’ın Memento ve Arte ortaklığıyla gerçekleştirdiği Kış Uykusu’nu da Cannes’da göreceğiz büyük bir olasılıkla. Kış Uykusu, Orta Anadolu’da genç eşi Nihal ve yeni boşanmış kız kardeşi Necla ile birlikte küçük bir otel işleten emekli oyuncu Aydın’ın kar her yeri kaplayınca içine çöken ve gitme isteğini körükleyen sıkıntısını konu alıyor.
Toronto Film Festivali’nde prömiyerini yapan Reha Erdem imzalı Şarkı Söyleyen Kadınlar’ı 21 Şubat’ta izleyeceğiz. Roma Film Festivali’nde prömiyerini yapan Tayfun Pirselimoğlu imzalı Ben O Değilim’in vizyon tarihi henüz belli değil. Muhtemelen yine İstanbul Film Festivali’nde izleriz.
Derviş Zaim Devir’de mitolojiden, dinden ve gündemden oluşan çok katmanlı bir örneğini verdiği doğa-insan ilişkisini yeni filmi Balık’ta da ele alıyor. Bakalım hırslı bir balıkçının sınır tanımadan avlanırken doğaya ve çevresine verdiği zararı anlatan Balık’ın pulları arasına neler gizledi Zaim... Bu arada denizden çıkanlara dikkat edilmesi gerek. Godzilla’nın yenilendiği yetmezmiş gibi bir de denizden Amphybious/ Amfibik çıkacak!
Geçen yılın flaş filmlerinden olup Türkiye’de ancak 2014’te izleyeceğimiz filmler sinemaseverleri hayli memnun edecektir: Spike Jonze, pek çok Batılı eleştirmenin gözdesi olan Her’de (O) organik dünyayla sanal dünya arasında sıkışmış depresif bir yazarın yalnızlığını, yaratıcılık krizini ve aşkını anlatırken yine hınzırca bir çağ sorgulaması yapıyor. 14 Şubat’a denk geldi vizyon tarihi!
Önümüzdeki hafta geçen yılın en müthiş iki kadın oyuncu performansıyla ayrıca önem kazanan iki Berlinale filmi birden çıkıyor: Altın Ayı ödüllü Rumen film Pozitia Copilului/ Çocuk Pozu’nda Luminita Georghiu’yu, Şili yapımı Gloria’da ise En İyi Kadın Oyuncu Gümüş Ayı ödülü kazanan Paulina Garcia’yı izlemeye doyamayacağız, filmlerin başarılarının yanı sıra...
USTALAR AĞIRLIĞINI KOYDU
Paul Schrader’ın The Canyons/ Şöhret Tepesi, Alexander Payne’in Nebraska’sı, Jim Jarmusch’un Only Lovers Left Alive/ Sadece Aşıklar Hayatta Kalır’ı, Alexander McQueen’in 12 Years A Slave/ 12 Yıllık Esaret’i, Martin Scorsese’nin The Wolf of Wall Street’i, David Fincher’ın Gone Girl’ü, Paul Haggis’in Third Person’ı, Woody Allen’ın Magic in the Moonlight’ı yönetmenlerinin ağırlığını taşıyor.
Noah/ Nuh, dünyadaki canlıları ‘Büyük Tufan’dan kurtaran peygamberin öyküsünü, Pompeii yanardağı altında kalan Roma İmparatorluğu’nun dekadan şehrini, Hercules ise mitolojideki en güçlü kahramanlardan birinin aşkını ve mücadelelerini konu alan görkemli fantastik filmler olarak kitleleri çekecek.
300: Rise of An Empire tarihten gelen iddiası; Hunger Games/ Açlık Oyunları ise yeni bir mit yaratma hevesiyle bu kervana dışarıdan asılarak katılacak.
İddialı bilimkurgu filmleri
Bilimkurgu kanadında çok cazip işler göze çarpıyor. Christopher Nolan imzasıyla daha çok parıldayan bir film Interstellar/ Yıldızlararası. Nolan, solucan delikleriyle zamanda yolculuğu anlatıyor. Wachowski Biraderler insanın başka canlıların yemeği olduğu bir düzeni tasarladığı Jupiter Ascending/ Jüpiter Yükseliyor, Roger Christian’ın biraz Alien filmini andıran Stranded’ı, artık bilimkurgu starı olan Tom Cruise’un başrolünde yer aldığı Edge of Tomorrow/ Yarının Sınırında, Ratatuy ile kalbimizi kazanan Brad Bird’ün sürprizi olan Tomorrowland ve Brezilya’nın başarılı yönetmeni Jose Padilha’nın Robocop’u, bilimkurgu yapımları arasında göze çarpan filmler.