Mısır 82 milyonluk nüfusu, tarihi ağırlığı, askeri gücü, siyasi etkisiyle Ortadoğu’nun en önemli ülkelerinden biri. Bölgenin tüm sorunları hakkında söyleyecek sözü, kullanabileceği kaynakları var. Filistin sorununun çözülmesi de yönetilmesi de Mısır dahil edilmeden düşünülemez. Suriye’nin istikrarı Mısır olmadan sağlanamaz. İran’ın ağırlığı Mısır’sız dengelenemez.
25 Ocak devriminden sonra Mısır ağırlığı çok daha fazla arttı. Mısır yaşadığı değişimle birlikte bölgesel model olma yolunda da ilerlemeye başladı. Çözecek çok sorunu, aşması gereken çok problemi var, ama demokratikleşmesinde başarı sağlarsa, bölgesel ve küresel ağırlığı çok daha artacak. Tüm bu nedenlerden dolayı Türkiye ile Mısır işbirliğini derinleştirmek zorunda.
***
Eğilim ilişkilerin derinleşeceğine işaret ediyor. Her şeyden önce bu ülkede insanlar Türkiye’ye karşı müthiş bir sempati duyuyor. TESEV bünyesinde gerçekleştirdiğimiz son araştırma Mısır halkının yüzde 84 oranında Türkiye’ye sempatiyle baktığını gösteriyor. Türkiye’nin bölgede olan bitene karşı geliştirdiği politikalar da yüzde 88 oranında destek alıyor.
Sadece halkın değil yeni rejimin de Türkiye’ye karşı sempatiyle baktığını biliyoruz. Cumhurbaşkanı Mursi’nin AK Parti kongresine katılmış olması bunun ispatı niteliğinde. Ayrıca dün Kahire Kempinski
Otel’de yine TESEV olarak gerçekleştirdiğimiz toplantıda söylenenler de Türkiye’ye karşı duyulan ilginin tezahürü niteliğindeydi.
Türkiye de Mısır’a karşı kayıtsız değil. 2 milyar dolarlık yardım sözü ve verilen ilk taksit, sıklaşan üst düzey temaslar, yakında gerçekleşecek Cumhurbaşkanı Gül’ün Mısır ziyareti Türkiye’nin bu ülkeye olan ilgisini vurgular nitelikte. Türkiye iş adamlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, üniversiteleri ve araştırma merkezleriyle özellikle Kahire’de varlığını hissettiriyor.
Buradan hareketle ilişkileri sıçratmak, Mısır ekonomisindeki Türkiye payını arttırmak, bölgedeki sorunlara ilişkin ortak bir stratejik vizyon geliştirmek mümkün. Ancak dikkatli olmak, bölgenin diğer gerçeklerini ve bölge dışı dengelerini de göz önünde bulundurmak kaydıyla. Iraklı Kürtlerle Türkiye’nin yakınlaşmasını dahi hoş karşılamayan Amerika’yı unutmamak şartıyla.
Evet, Türkiye’nin Bağdat ve Şam’dan sonra Kahire’yi kaybetme lüksü yok. Bu bölgede etkili olmak için Mısır’ın başkenti hayati önemde. Fakat Mısır’ı kazanacağız diye başkalarını kaybetmememiz gerekiyor.
Bölgenin en ağırlıklı iki ülkesinin birbirine yakınlaşması İsrail başta olmak üzere pek çok ülkede kaşların kalkmasına neden olacaktır.
***
Bu yüzden Türkiye Mısır ile olan ilişkilerinin hiç kimseyi hedeflemediğini sürekli teyit etmek zorundadır. Aksi, İsrail’le ilişkilerin erozyona uğramasından sonra ortaya çıkan eksen kayması tartışmalarına benzer yeni siyasi paradigmaların ortaya atılmasına, Türkiye’nin baskı altına alınmasına neden olacaktır. Ayrıca unutmayalım ki bölgenin Suudi Arabistan gibi kendi statükolarını koruma derdindeki ülkeleri de Mısır-Türkiye işbirliğinin derinleşmesini şüpheyle karşılayacaktır.
Çünkü Türkiye son dönemde iddialı bir dış politika izlemekte, pek çok sorun ve bölge üstünde söz hakkı talep etmektedir. Mali’deki meşru rejimi desteklemek için gerçekleştirilen Fransız müdahalesi konusunda dahi söyleyecek sözü olduğuna inanmaktadır. Böylesi bir Türkiye dünya siyaseti söz konusu olduğunda etkili olan bir Türkiye’dir. Ama aynı zamanda bu Türkiye’nin çok dikkatli olması gerekir.