7 Aralık’ta sona eren 35. Uluslararası Kahire Film Festivali ve Film Marketi’ne 2 Aralık’tan itibaren katıldım. Festivali Türkiye’den takip eden bir başka film eleştirmeni, 1980’lerin ilk yarısında Boğaziçi Üniversitesi Sinema Klübü (BÜSK)’ten eski arkadaşım Birgün gazetesi yazarı Cüneyt Cebenoyan’dı. Ayrıca, Türk Sineması bölümünde gösterilen El Yazısı filminin yönetmeni Ali Vatansever ve eşi ile “Türk Sineması ve Arap Seyircisi” oturumuna katılan Hülya Koçyiğit de Türkiye’den festivalde boy gösteren diğer konuklardandı. Festival organizasyonuna ülkede süregiden siyasi durumun karışıklığı bir parça yansıyordu, mesela ödüllerin ilan edileceği kapanış töreni, sanıyorum bu yüzden iptal edildi. Film Market kısmı şaşırtacak denli zayıftı; Arap dünyasının en canlı, dinamik bir şekilde beklediğim market maalesef oldukça sönüktü. Televizyon dizilerinin seyirci kitlesinin zihninde daha geniş bir yer tutup, sinemanın gitgide geri plana itilmesi, en azından tv filmi formatının dahi gündemde olmaması, sinemanın önünde meşakkatli bir yol olduğuna işaret ediyor. Yine de festival konukları arasında bulunan Çin’in en büyük yönetmenlerinden Zhang Yimou, Uluslararası Yarışma jürisinde bulunan ve sonradan rahmetli Mustafa Akad’ın oğlu olduğunu öğrendiğimiz Malik Akad, FIPRESCI başkanı Klaus Eder, Azeri yönetmen Şamil Aliyev, duyarlı İspanyol kadın yönetmen Giovanna Ribes, Hırvat yönetmen Arsen Anton Ostojic ve Arap dünyasının değişik simaları etkinliklerin kazanımları arasındaydı.
Kahire Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünde büyük ödül olan Altın Piramit’i 50 bin dolarla birlikte, Fransa’dan Anna Novion’un Kiruna’da Randevu adlı yapımı kazandı. İkincilik ödülü Gümüş Piramit’i 30 bin dolarla beraber, İtalya’dan bir kıskançlık ve tutku hikayesi olan Giuliano Montaldo’nun gri tonlardaki Sanayici adlı filmi aldı. Uluslararası Eleştirmenler (FIPRESCI) Ödülü, Venezuela’dan Luis Alejandro ve Andres Eduardo’nun Sessizliğin İhlali’ne gitti. İnsan Hakları yarışmasında Özel Mansiyon’u Çin’den Zhang Yang’ın Tam Daire filmi alırken, Tahrir Meydanı ödülünü Polonya’dan Wojciech Smarzowski’nin Gül başlıklı çalışması kazandı. Arap Sineması özel mansiyonlarını Lübnan’dan Joe Bou Eid’in Savaş Topukları, Filistin-Ürdün ortak-yapımı Anne Marie Jacir’in Seni Gördüğümde’si ve Mısır’dan İbrahim el Batout’un Huzursuzluk Kışı edindi. Necip Mahfuz ödülü ise 30 bin dolarla birlikte yine Arap filmlerinden Fas yapımı Muhsin Besri’nin Yanlış İnançlılar’ına verildi. Kahire Film Bağlantısı ödülü de Mısır-Lübnan ortak-yapımı Şerif el Bendari’nin İki Oda Bir Salon projesine sunuldu.
Seyrettiğim filmlerden dikkatimi çeken, günümüzde geçen karşılaşmadan geriye dönüşlerle İsrail’in kuruluşunu çarpıcı bir şekilde aktaran, Abbas Rafei’nin İnsan Hakları bölümündeki Lübnan-İran ortak-yapımı Yabancılar oldu. Film, Seyfullah Dad’ın Filistin’e Veda’sıyla benzer tarzda, adım adım Filistin topraklarının Yahudiler tarafından nasıl ele geçirildiğini güçlü bir oyunculukla işliyor. Yine aynı bölümde yeralan ve kendisiyle tanışma fırsatı bulduğum, Hırvat yönetmen Ostojic’in Halima’nın Yolu, yine geriye dönüşlerle Bosna’daki insanlık faciasını ölçülü bir biçimde anlatıyor. Oldukça bir arada bulunduğumuz Azeri yönetmen Aliyev’in filmi Çölcü de, biraz varoluşsal bir çizgide, bozkırda deve çobanlığı yapan yalnız bir adamın hayatına giren bir kadınla geçirdiği değişimi resmediyor. Kendiyle sineması üzerine konuştuğum İspanyol Ribes’in Kimyonun Hafif Rayihası, kanser olan yalnız bir kadının yaşadıklarını, bir-iki problemli sahne dışında, anbean insani duyarlılıkla ve yer yer lirik bir şekilde anlatıyordu. Necip Mahfuz ödülünü kazanan Yanlış İnançlılar, bir İslami grubun bir tiyatro topluluğu üyelerini kaçırmasıyla gelişen iki grubun zihniyet karşılaşmasını birkaç zafiyet dışında ilginç bir biçimde aktarıyor. Taliban karşıtı Kuveyt yapımı Velid el Awadi’nin Tora Bora’sı, Taliban’a katılan oğullarının peşindeki yaşlı bir çiftin yaşadıklarını avantür bir tarzda yansıtıyor. Ruhullah Hicazi’nin İran yapımı Bay ve Bayan M.’nin Özel Hayatı, ilginç sinematografisiyle bir çiftin gerilimli ilişkisinden sahneler sunuyor. İtalyan yönetmen Montaldo’nun Sanayici adlı filmi, duru bir şekilde, yine evli bir çiftin hayatından hareketle, bugünlerde moda dışı gibi görünen insan vicdanının merkeze alındığı bir sondaj yapıyor.