Parti siyasetinde belirleyici olan teşkilattır. Biz seçmenler milletvekillerini, iktidar partisi üzerinden ise hükümeti görürüz ve siyasi partileri Meclis'teki varlıklarıyla ve hükümetteki performanslarıyla değerlendiririz daha çok ama partilerin mutfağı teşkilatlarıdır. İstanbul teşkilatları ise tüm partiler için en önemli organdır. İstanbul teşkilatı ne ise parti de odur.
CHP İstanbul İl Teşkilatı'na seçilen isim sosyal medya paylaşımları ile konuşuluyor. Siyasetçi mi, eline taş alıp vandalizm yapan bir "Gezici" mi ayırt edemiyorsunuz. Çok da sorun değil, zira Kemal Kılıçdaroğlu CHP'si, Gezi vandallarının alnından öpmüş ve sokak kalkışması meşru siyasetin enstrümanı olarak lanse edebilmiş biri.
Kaftancıoğlu'nu il başkanı seçen CHP'ye nasıl gelindiğini anlamak için "Ordu göreve" diyen CHP'den PKK ve FETÖ'den medet uman CHP'ye ne ara geldik ona bakmak lazım.
***
AK Parti siyaset sahnesine çıktığından peri diğer tüm siyasi partiler üzerinde dönüştürücü bir etki, buradan başlayabiliriz. Maalesef bu müspet oldu diyemeyiz. 2002'deki seçimlerde, 28 Şubat'ın enkaza dönüştürdüğü bütün partilere halk kırmızı kart gösterince AK Parti ve CHP'den oluşan bir Meclis aritmetiği ortaya çıktı. Hatırlayacaksınız Ak Parti kendi seçim başarısının ilk basamağında aldığı en düşük oyla en çok sandalye sahibi olmuştu.
CHP bu süreci siyasetin dönüşen dinamiklerini iyi okuyarak ve kendisi de bu değişime ayak uydurarak değerlendirmek ve gerçek anlamda muhalefet partisi olmak yerine siyaset dışı aktörlerle illegal ilişkiyi tercih etti. Eski CHP, asker vesayeti ve darbe tehdidi üzerinden bunu yaparken sürecin bir yerinde Deniz Baykal bir FETÖ operasyonuyla genel başkanlıktan indirildi ve CHP, bugün bu noktaya geleceği o günden asla tahmin edilemeyen bir dönüşüm geçirdi.
Bu dönüşümün gerçek aktörleri ise ne FETÖ ne de CHP idi. Bugün hala Türkiye'nin savaşta olduğu ve hem CHP hem FETÖ hem de PKK'nın iplerini tutan daha büyük bir güç...
***
Bu süreçte CHP'nin açıktan FETÖ ile birlikte hareket ettiğini gördük. FETÖ'nün tüm operasyonlarının siyasi meşrulaştırıcı görevi üstlendi CHP. Türkiye'nin DEAŞ'a sarin gazı verdiği dahi iddia edildi CHP'li vekiller tarafından; hem de Meclis çatısı altında.
17-25 Aralık'tan bu yana FETÖ, Türkiye aleyhine ne yaptıysa CHP arkasında oldu. Sadece FETÖ değil PKK'dan da medet umar bir parti görünümü verdi CHP. O kadar ki Kandil'de mukim teröristler CHP'lilere medya aracılığıyla haber gönderir oldu.
Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu hendek terörünü "Hendek kazan arkadaşlar", YPG teröristlerini ise "ülkesini savunan özgürlük savaşçıları" olarak görüyordu.
Bu sürecin son halkası, İstanbul İl Teşkilatı'nın başına CHP'den çok HDP'ye yakışan, HDP'nin de en şedit taifesinden intibası veren bir militanın seçilmesi oldu.
CHP'nin bu son hamlelerden sonra bir bütün olarak kalıp kalamayacağı tartışılıyor. Bu şekilde seçimi kazanmasına zaten kimse ihtimal vermiyor. HDP ile farkı kalmamış bir CHP'ye "Atatürk'ün askerlerinin" nasıl oy vereceği ise aşırı derecede merak ediliyor.
O halde CHP ne yapmaya çalışıyor?
Adeta iç savaş etüdü yapan, ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışan bir beşinci kol gibi davranıyor.
Legal siyasetin bu denli aşındırılabilmesi, terör faaliyetlerinin insan hürriyeti olarak savunulabilmesi, "bir kısım medyanın" Kaftancıoğlu gibi birini yazdığı vahim şeyleri görmezden gelip "motosiklet tutkusuyla" vermesi, terör örgütlerinin bazı siyasi partilerin adeta kolluk gücüne dönüşmesi asla kabul edilebilir şeyler değil fakat oluyor, olabiliyor.
Yani kimse Kılıçdaroğlu'na başarısız diyemez!
Kaftancıoğlu da bir Kemal Kılıçdaroğlu başarısıdır!