Lanetli olmaya aday geceye, daha birinci dakika bile dolmadan (47’inci saniyede) gol yiyerek başladık. 12. dakika bitmeden önce de, neredeyse 4-0 geriye düşecektik. O anlarda, 2-0 mağlup duruma gelmek bile; şansımız oldu. Sarpsborg bela gibi üstümüze çöktü...
Neye uğradığımızı şaşırdık. Çabuk kendimize geldik ama, karşılık vermeye kalktığımızda; Adriano ve Mustafa Pektemek’in iki sert ve güzel şutu sonuçsuz kaldı. Larin zorladı... Bu arada Ljajiç’in de üç girişimi olmuştu. Maçın başlarındaki gibi keklik bir takım olmadığımızı hissettirmeye başladık. Kontrol elimize geçti.
***
Ama bunları yaparken, savunma güvenliğimizi sarsacak kademe hatalarımız oldu. Arkamıza gene adam kaçırdık. Sıkıntılar yaşadık. Buna rağmen, ilk 20 dakikadaki Sarpsborg fırtınası, bir daha ortalığı eskisi gibi kasıp kavuramadı.
Beşiktaş 2. yarıyla birlikte; daha önce eksik ve yanlış yaptığı girişimlerini rafine edince, maçın akışı tamamen tersine döndü. Özellikle Larin-Wagner Love değişikliği, durumu bir anda 2-2’ye getirdi.
***
Babel, Pepe, Quaresma ve Atiba gibi; şu dönemdeki Beşiktaş’ı Beşiktaş yapan isimlerin olmamasına rağmen, Beşiktaş’ın kimliğini korumaya çalışması çok olumluydu. Maçın başlarındaki şok gollere ve artma eğilimi gösteren fark tehlikesine rağmen, maçtan düşmediler/kopmadılar. Profesyonel direnç budur!
Ne kadar eksik olursan ol, başlarda ne kadar gol yersen ye; inancını kaybetmiyorsan, umudunu ve maçı da kaybetmiyorsun.
Demek ki... Eksikler, kadro dışılar, hava şartları, yapay zemin, saat farkı; aklını maça takanlara engel olmuyormuş. Sağ olasın Beşiktaş!