Yıllarca bu ülkede ‘Genelkurmay’a yakın’ gazetecilerin ‘askeri kaynaklardan’ aldığı haberleri ile korkutulduk, hizaya konduk.
Ülkeyi yıllar yılı bu kafası postallı medya dizayn etti.
Onlar söyledi biz dinledik.
Onlar bize kime oy vereceğimizi söylediler.
Onlar kimin iktidar, kimin muhalefet olması gerektiğine karar verdiler.
Onlar kimin vatansever, kimin vatan haini olduğunu söylediler.
Onlar bu ülkenin birinci sınıf vatandaşlarını ve ötekileri belirlediler.
Onlar Hrant Dink’in ve Ahmet Kaya’nın infazını imzaladılar. Bize de onlara saldırmamızı söylediler.
Onlar darbelerin zamanı belirlediler ve bize de darbeleri sevmemizi söylediler.
Başörtüsünü yobazlığa, Kürtlüğü bölücülüğe saydılar. Bizim de inanmamızı istediler.
Bu zihniyetin temsilcileri bıkıp usanmadan nefret suçu işlemeye devam ettiler.
Normalleşen Türkiye’nin önünde engel olmayı görev saydılar.
Yeni Türkiye’yi yok etmeyi, eskiye dönmeyi hedef edindiler. Bunun için de her türlü yalanı söylemeyi, iftirayı atmayı gazetecilik saydılar.
En son örneğini Soma faciasında, Okmeydanı olaylarında ve Gezi olaylarının yıldönümünde gördük. Hiç durmadan yalan ve iftiralarla nefret suçunu çeşitliyorlardı gazetecilik adına.
Biz yıllardır Genelkurmay’a yakın darbe sevici kafası postallı medya ile muhatap olduk, şimdi de onların yeni işbirlikçileriyle de muhatap olmak zorunda kalıyoruz.
Onların yeni işbirlikçisi medya, kendisini 17 Aralık darbe girişimi sonrası deşifre etti.
Onları ‘Genelkurmay’a yakın darbe sevici, kafası postallı medya’ olarak tanımıştık, işbirlikçileri ise ‘Cemaat’e yakın paralel yapı elemanı, kafası dumanlı medya’ olarak önümüze çıktılar.
Şu aralar kafası postallı medya ile kafası dumanlı medya Gezi Parkı’nda kol kola aşk yaşıyor.
Kafası Dumalı Medya, Yeni Türkiye’yi yok etmek için, bugüne kadar hiçbirimizin bilmediği, akla durgunluk verecek yöntemleri kulandı. Hala kullanıyor.
Öyle şeyler yaptılar ki ‘bu kadarı olmaz’ dedirttiler her seferinde.
Önce insanların yatak odalarına girmeye çalıştılar.
Yaptıkları çoğu montaj kasetlerle siyaseti, iş dünyasını medyayı yönetmeye çalıştılar.
İki siyasi parti de yaptıkları kaset operasyonlarını örnek göstererek korkuttular insanları.
Siyaset, iş dünyası, medyadan hedef aldıkları kişilere ‘’Söyleyin ona onun da kaseti varmış, dikkatli konuşsun, sözümüzden çıkmasın’’ şeklinde mesajlar göndererek, hedefledikleri kişilerde kaset paranoyası oluşturdular.
Oluşturdukları bu kaset paranoyası ile herkesi dize getirmeye çalıştılar.
Peki, kara propaganda yöntemleri bu kadar mıydı?
Hayır!
Açtıkları sahte sosyal medya hesapları üzerinden hedef alarak sindirmeye çalıştıkları kişi ve kurumlarla ilgi iftiraları yaydılar.
Daha sonra merdivenaltı yayın yapan internet haber sitelerinden bu iftiraları haberleştirdiler.
Sonra bu sitelerdeki iftira haberlerini sanki ilk defa duymuşlar gibi kendi gerçek sosyal medya hesaplarında paylaştılar.
Bu paylaşılan haberleri kendi ana medyalarının internet sitelerine, gazete, televizyonlarına taşıdılar. Hatta senaryo yazıp dizi bile yaptılar.
Başbakan Erdoğan’ın deyimi ile tıpkı ‘Haşhaşiler’ gibi kafası dumanlı medya elemanları her yolu mubah sayarak köşelerinden, ekranlarından pervasızca saldırdılar.
Peki, bitti mi?
Hayır!
Haşhaşiler misali gözlerini karartan bu kafası dumanlı medya kara propagandaları için Peygamberi bile kullandı.
Attıkları iftira twitlerini daha etkili kılmak için. Peygamberin rüyalarına gelerek ‘’twitleri ikiye katlayın’’ dediğini söylediler.
Yetmedi peygamberi bir dizide kamyonete bindirip gezdirdiler.
Bu yapılanlar karşısında insan ne söyleyeceğini şaşırıyor.
Bunları yapan insanların akli melekelerinin yerinde olmadığını düşündürüyor, “ Sağlam kafa ile böyle şeyler yapmak imkânsız “ dedirtiyor.
Bu kadarı fazla diyebilirsiniz.
Ama yaptılar.
Hatta bununla da yetinmediler!
Soma maden faciası sonrası, bu facianın iktidarın işlediği günahlar yüzünden olduğunu ve maden faciasında hayatını kaybeden 301 madencinin ‘’helak’’ olduğunu yazdılar.
Malatya’daki kaysıya ve Giresun’daki fındığa donun vurmasını, meydana gelen depremin, yağan yağmurun, çakan şimşeğin bile hükümetin yüzünden olduğunu yazdılar.
Önce ikinci sınıf tetikçileri ile sosyal medya üzerinden yaşanan doğal afetleri hükümete bağladılar. Daha sonra da gazete köşelerine televizyon ekranlarından şaka gibi açıklamalara imza attılar.
Bundan daha fazlası olamaz diye düşünürken, salı günü Star gazetesinde Elif Çakır’ın yazısını okuyunca yanıldığımı anladım.
Elif Çakır yazısında, kendi kendine mektup yazıp sonra o yazdığı mektubu kaynak göstererek, kara propaganda yapan, bir gazetenin genel yayın yönetmeninden bahsediyordu.
Evet, yanlış duymadınız kendine mektup yazmış bu arkadaş!
Elif Çakır’ın kafası dumanlı medyanın son kara propagandasını anlattığı yazısını okuyunca bunların gerçekten ‘’kafasının dumanlı’’ olduğuna inandım.
Halk bedelli askerlik istiyor!
Başbakan Erdoğan’ın Salı günü kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına yönelik kapsamlı reform paketi ile 30 Nisan itibarıyla kesinleştiği halde ödenmeyen vergi, resim, harçlar ile faiz, cezai faiz, gecikme faizleri ve gecikme zamları, askerlik, nüfus, trafik para cezaları ile köprü ve otoyol kaçak geçiş, seçim para cezasının yeniden yapılandırılacağını açıkladı.
Bu açıklamadan sonra aldığım maillerde vatandaşın bu hazırlanan paketten büyük bir memnuniyet duyduğunu gördüm.
Öte yandan bu paket bile birlikte bedelli askerlik bekleyen yüz binlerce gencin de yeniden hükümetten gelecek bedelli askerlik kararı konusunda umutlandığını anladım.
Bu konuda o kadar çok mail aldım ki seslerini duyurmasam olamazdı. Bu konuyu yazamaya hazırlanırken ajanslara düşen ‘Halk bedelli askerlik istiyor’ haberini görünce bu konuyu yazmaya karar vermekle ne kadar doğru yaptığımı anladım.
Haberde, yapılan bir ankete göre halkın büyük bir çoğunluğu bedelli askerlik istediğinden bahsediliyordu.
Haberi devamında, ORC araştırma şirketinin 30 büyükşehirde 6 bin 150 kişiyle yüz yüze yaptığı ankete göre toplumun büyük bir çoğunluğu bedelli askerlik uygulamasından yana olduğu, ayrıca çeşitli nedenlerden dolayı (Evlilik, iş, eğitim, sağlık...) askerlik görevini yerine getiremeyen büyük bir kesim bedelli beklentisi içerisinde olduğu belirtiliyordu.
Umarım Sayın Başbakan ve hükümet yetkilileri bir müjdeli haberi de bedelli askerlik bekleyen yüz binlerce asker kaçağına verirler. Bu yönde yüksek bir beklenti var.