Pensilvanya’nın posta güvercini Fehmi Koru, kendisine terör örgütü ele başı tarafından ev alındığı iddialarını yalanlayan bir yazı yazdı.. Yazıda, bir iddiayı yalanlarken masaya yeni bir iddia daha koydu.. Meğer, Yeni Şafak’tan ayrılması için kendisine villa teklif edilmiş.. Eğer doğruysa, Fehmi Koru’nun, iddiasını detaylandırması gerekecek.. Diyor ki Fehmi Koru; “... Kıbrıslı bir işadamı gazeteyi satın aldığında, başında olan kişi bana, Yeni Şafak’tan ayrılıp Star’a geçmem için villa teklif etti...”... “... O zaman Yeni Şafak’ın başında olan kişi, bana ‘gitme kal, gidersen büyük sıkıntı yaşarız’ dediği için kaldım ama daha sonra aynı gazeteye kendisi gitti..”
Fehmi Koru’nun bahsettiği Kıbrıslı işadamı, Ali Özmen Safa..
Eğer bu doğruysa, kendisine teklif getiren, medyanın başındaki isim de doğal olarak Alaaddin Kaya oluyor.. Alaaddin Kaya, daha geçen hafta FETÖ’nün kanlı darbe girişimi ile ilgili soruşturma kapsamında tutuklandı.. Şimdi Fehmi Bey böyle işi titr’ler, unvanlar arasında boğuntuya getirince çok anlaşılmıyor ama karşısına isimleri yazınca, daha iyi görünüyor resim.. Eğer bahse konu villa ilişkisi, Zaman’ın genel yayın yönetmenliğini yaptığı günlere dayanmıyorsa bizzat kendi yazısında bahsettiği bu transfer teklifi kafaları karıştırmış olmalı..
Yazıda “Star” diyerek kendince algı oluşturmaya çalışsa da, o zamanlar patronu olan kişi, FETÖ’nün Zaman’ı da Taraf’ı da finanse ettirdiği Alaaddin Kaya’dan başkası değildi..
(Not: Taraf’ı bilerek andım. Kendisini Taraf’ın sahibi zanneden kitapçının da haberi olsun. Gazetenin isim hakkı Alaaddin Kaya’da halen.. Kızı adına tescil ettirmiş)
Fehmi Koru bir de aynı yazıda, “... hiçbir zaman parayı öncelemedim...” gibi bir ifade kullanmış.. Onu da herhalde, maaşı hesabına bir gün geç yattığı için yayına çıkmadığı kanalın yöneticileri anlatırlar bir vakit..
Bir Yiğit kadın
İki yüzlü Batı’ya tokat gibi yanıt veren bir yiğit kadını selamlıyorum..
AK Parti Kadın kolları dışilişkiler başkanı Meryem Göka’yı..
Alman ZDF televizyonunun tesirli programlarından “Donnerstalk”a katıldı.. Karşısında Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas ve Yeşiller Partisi’nden Baden
Württemberg Eyalet Meclis Başkanı Muhterem Aras..
“Geçti” dedi “geçti”..
“...Biz eski Türkiye değiliz siz de artık buraya bakıp bu zavallı küçük Türkiye’ye ders verecek nitelikte konuşamazsınız...”
Her türlü kumpası kuran ZDF ekibinin hazırlıklarını da boşa çıkardı Meryem Göka..
Kendi evlerinde aldıkları bu ders, onlara bir süre yeter..
Halil’in hikayesi
15 Temmuz işgal girişiminde şehit olan Halil Kantarcı’nın zindanlardan şehadete giden yaşamı kitap haline geldi. Kitabın yazarı Serra Erdoğan.. Çıktı mı, bilmiyorum. Okumadım.. Açık söylemek gerekirse tanıdığım bir yazar da değil.. Bu vesileyle adını duydum. Çünkü daha kitabı çıkmadan kavgası başladı. Başta Rahmetli Halil kardeşimin yakın arkadaşları ve elbette eşi, kitaba tepkili.. Ana argümanları ise aileden böyle bir çalışma için izin alınmamış olması.. Değerli dostlar, biyografi edebiyatında, “nekroloji” diye bir yazım tekniği vardır.. Ölenlerin ardından yazılan yüceltme hikayeleri.. Bu tür çalışmalar için, aileden izin alınmasına gerek olduğunu zannetmiyorum. İçinde yalan, hakaret vesaire gibi suç unsuru varsa, onunla ilgili olarak yasal işlem yapılır. Ama “Bize sormadan hayat hikayesi yazamazsın” demek çok hakkaniyetli gelmiyor bana. Hepimiz, sevdiğimiz ya da nefret ettiğimiz adamlarla ilgili onlarca yazı yazmadık mı?. Hangisinden izin aldık?..