“BİZ bu dünyaya sizin yasınızı tutmaya mı geldik?” Lübnan’ın bir köyünde yaşayan Müslüman ve Hıristiyan kadınlar, bütün bir hayatı birlikte paylaştıktan sonra ayrı ayrı yattıkları mezarlıkları temizler. Otları yolar, mezar taşlarını silerler... Köyün erkeklerinin birçoğu savaş yüzünden orada gömülüdür. Biri isyan eder: “Biz bu dünyaya sizin yasınızı tutmaya mı geldik?”
Karalar bağlamış kadınlar kim bilir tarihte kaç kez kaç coğrafyada aynı isyan çığlığını attı... Bu anlattığım sahne Peki şimdi nereye? filminin ilk sahnesi... Lübnanlı yönetmen Nadine Labaki’yi bir kuaförde toplanan kadınların hayatlarına dair filmi Karamel ile tanıyıp sevdik. İstanbul Film Festivali’nin açılışında gösterildikten sonra hayret verici biçimde vizyona girmişti! Labaki’nin yönettiği ikinci filmi Peki Şimdi Nereye? de bu hafta sinemalarımızda. 2011 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümüne seçilip Ekümenik Jüri Ödülü kazanmıştı. Din ve etnisite ayrımına dayanan bir iç savaşla sarsılan Lübnan’dan bir yapımın Türkiye vizyonunda ikinci kez yer bulması hakikaten dokunaklı. Biz malumunuz Amerikan gençliğinin romantik sorunları ve Türk gençliğinin küfür dağarcığıyla daha fazla ilgili bir izleyici kitlesiyiz. Bilmem yazın ortasında bir kadın yönetmenin bir köydeki kadınların siyaset karışmış din iman bahanesiyle kan dökülmesine engel olmak için başlattığı entrikaları konu alan filmi kim izleyecek?
FİLMDE TÜRKİYE’Yİ DE GÖREBİLİYORUZ
‘Peki şimdi nereye?’ Hıristiyan ve Müslümanların bir arada yaşadığı köydeki gerginliği önlemek isteyen kadınların, erkeklerin aklını başına getirmek amacıyla kurduğu komployu konu alan mizahi bir film, görünürde. Esasında bütün Ortadoğu’yu etkileyen din kökenli savaşlara yol açan ataerkil toplumu eleştiren bir metafor. Kadın egemen yapıda savaşların çıkmayacağına dair naif ama haklı görüşü destekliyor. Filmin sinematografik açıdan değil neredeyse içerik açısından önem taşıdığını, bu yönüyle kaydadeğer olduğunu itiraf etmeliyim.
Birbirlerinin mabetlerine saldıracak -camiden içeri keçileri salacak ve kilisedeki kutsal su kaselerine tavuk kanı dolduracak- kadar düşmanlaşan erkekleri Ukraynalı güzellerle ne kadar oyalayabilirsiniz? Labaki, Lysistrata’daki gibi cinsel perhiz uygulamak olduğunu düşünmekte haklı, tabii! Din uğruna ‘öldürmeyi’ göze alan’mümin’ erkekleri sahte mucizelerle kandırmaya çalışmak ya da düşmanlığı kafalarına yerleştiren fikirlerin televizyondan kaynaklandığını düşünüp vericiyi parçalamak simgesel eleştiriler ama olayların vehameti karşısında kadınların entrikaları filmi bir ‘komedi’ yapmaya yetmiyor. O entrikaları beyhude eylemler olarak kaygıyla izliyor, onlara gülemiyorsunuz. Mizah filmin pathosuyla uyum sağlamıyor bir türlü! Hele filmde kadınların durumunu yansıtmaya çalışan koreografiler ona iyiden iyiye trajik bir hava vermiş.
Labaki meselenin ağırlığını mizahla hafifletmeye çalışmış ama onda Elia Suleiman’ın ya da Goran Paskaljeviç’in izleyiciye bazen kahkahalar attıran absürd yaklaşımı yok.Kadınların yasını, kederini ve isyanını içinden hissettiği için bu duygu filmin diğer öğelerinin üstüne çıkıyor. “Peki şimdi nereye?” sorusunu sorduğu noktaya varabilmek elbette çok değerli, filmin uluslararası alanda önemsenmesinin ardında da bu duyarlılığı yatıyor. Sadece Lübnan’ı değil, Suriye, Türkiye, Mısır’ı görebiliyorsunuz filmde. Yaratıcı, farklı, özgün, ustalıklı bir film diliyle değilse de naif ve içten bir bakış açısıyla...
FİLMİN KÜNYESİ
Orijinal adı: Et maintenant on vaou? Yönetmen: Nadine Labaki Senaryo: Cihad Hojeyli, Rodney Al Haddad, Thomas Bidegain Oyuncular: Claude Baz Moussawba, Leyla Hakim, Nadine Labaki, Yvonne Maalouf, Antoinette Noufaily, Julien Farhat, Ali Haydar, Kevin Habboud.