Geride bırakmakta olduğumuz yaz aylarında Antalya’da bir kadınlar plajı açıldı ve basında büyük tepkiler çıktı, ben de bu tepkileri çok anlamsız buldum.
Ülkemizde mayo ya da bikini rahatlığı ile, ya da elbise ile denize girmek isteyen ama bunu da erkeklerin yanında bir nedenden yapmak istemeyen kadınlar varsa, ki var, “sen illaki de denize erkeklerle beraber gireceksin” demenin çok anlamsız olduğu ortada, “erkeklerle beraber girmiyorsan öyleyse sen de denize girme” demek de ahlaksızca.
Kilometrelerce çok güzel sahillerimiz var, bu sahillerde iki yüz metre bir yeri de kadınlara tahsis etmenin sakıncasını anlamak kolay değil, Antalya Belediyesi’ni bu kararından dolayı kutlamak gerekebilir.
Günün birinde birileri de yine iki yüz metrelik bir yerde çıplaklar plajı açmak isterse onlara da izin vermek gerekir, meseleye ahlaki ya da geleneklerimiz (!) gibi açılardan değil, özgürlükler, tercihler açısından bakmak lazım.
4+4+4 sisteminde son iki dörtlük dönemde kız öğrencilerin derslere, okula girerken, yönetmelikte bulunan “başı açık” ifadesinin de kaldırılmasını destekliyorum, eleştirileri de yine çok anlamsız buluyorum.
Temel konu reşit olmayan bir çocuğun tercihlerine, tutumuna ailesinin mi, yoksa devletin mi karar vermesinin daha hakkaniyetli, daha demokratik olduğu konusudur, benim çok net tercihim aileden yanadır, aile istiyorsa kız çocuğu okula, yüzü açık olmak kaydıyla, iletişim o yaşta en önemli şey, her aşamada istediği gibi, ailesinin istediği gibi gelebilmelidir, bu konuyu laiklik ilkesi ile ilişkilendirmek bana çok komik geliyor.
Tek eleştirim, bu konuyu bir özgürlük meselesi olarak görüp savunanların, haklarıdır, orta okul, lise müfredatlarının o korkunç içerikleri konusunda sessiz kalıyor olmalarıdır.
“Almanya 1. Dünya Savaşında yenildiği için biz de mağlup sayıldık” incisini ister başı açık, ister türbanla dinle, öğren ne fark edecek acaba?
Bir de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde eğitime ilişkin koyduğumuz çekince var, kaldırılmasının zamanı ne zaman gündeme gelecek?
Ancak, meselelerin bir de ancak tarafı var maalesef.
Kadınlar plajına, lisede, ortaokulda türbana bireysel tercihler açısından itirazım yok, destekliyorum, başka konular da gündeme gelebilir, ama gönlüm, aklım söz konusu bireysel tercihler ve özgürlükler konusunun toplumun her alanına açılmasında, özgürlükler ancak o zaman sürdürülebilir olabilir kanısındayım.
Yeni bir anayasayı, İnşallah, 2015 seçimlerinden sonra yapacağız.
Bu anayasanın getireceği yenilikler şayet başkanlık sistemi ve HSYK değişikliği parantezine sıkışır ise, bu konuda olumsuz sinyaller almıyor değiliz, Türkiye’nin büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalabileceğini düşünüyorum.
Kadınlar plajı (çocukluğumda Moda gibi bir yerde bile vardı), liselerde, ortaokullarda türban özgürlüğü, bunlar çok iyi de, yeni anayasa sonrası biz hala tüm vatandaşlara “türk” diyecek isek (Anayasa 66), yine MGK olacak ise (Anayasa 118), Genelkurmay başkanı yine Milli Savunma Bakanı’na bağlanmamış olacak ise (Anayasa 117), kürtçe eğitim hala anayasal güvenceye kavuşmaz ise (Anayasa 42), tüm toplum ve inançlar Diyanet şemsiyesi altında görülecek ise (Anayasa 136), bir ülke kurumu olan Heybeliada Ortodoks semineri açılmaz ise, askeri yargı yine olacak ise (Anayasa 156, 157) liselerde türban özgürlüğünün tercihlerini böyle yapan aileler ve çocuklar için bile keyfi kaçar diye düşünüyorum.
Bir zamanlar çok kullandığım ama sonra bir ölçüde klişeleşen bir ifadeyi tekrar edeceğim bugün, Türkiye maalesef bu klişeleri bir daha dönülmemek üzere gerilerde bırakmakta zorlanan bir ülke.
Özgürlükler, temel haklar “a la kart” tüketilecek konular değildir, bir mönü halinde toplumun kullanımında olmalıdır, mönü de evrensel metinlerdir, uluslararası temel haklar ve özgürlükler sözleşmeleridir.
Yeni anayasa ve gerekli başka yasal değişiklikler Türkiye, TBMM ve AK Parti için büyük bir sınav olacaklar.