Gerçek hayat hikayelerinden yola çıkarak yazdığı kitaplarıyla çok satanlar listelerine giren Sinan Akyüz, kadın-erkek ilişkilerinde yapılan yanlışları anlattı, mutlu bir evlilik için çiftlere ipuçları verdi.
Her tarafın kalplerle, sevgi ve sevgili sözcüğüyle dolu olduğu bir haftayı geride bıraktık. 14 Şubat dündü. Kimi için kulağına çalınan bir haber değerindeydi Sevgiler Günü kimi için tektaş pırlanta yüzüğün beklendiği o özel gün. Peki ya diğer günler? İlişkiler nereye gidiyor, beklentilerimiz ve tüketim kültürü sevgimizi, en büyük bataklıklara süren canavarlara mı dönüşüyor? Kadınlar ve erkekler, onca olanağın içinde niye hala mutsuz? Uzun ilişkilerin sırrı ne? Sorular böyle uzamaya başlayınca cevaplar için kapısını çaldığımız isimlerden biri de yazmaya başladığı ilk günden bu yana aşk ve ilişkiler üzerine yaptığı gözlemleri paylaştığı romanlarıyla geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan Sinan Akyüz oldu. İncir Kuşları, Piruze/Şam’da Bir Türk Gelin, Şahika ve Feraye, Piruze Şam’da Bir Türk Gelin gibi kitapların ardından son çalışması Aşk Başka Evde de raflardaki yerini aldı. Sadece günümüzdeki ilişkileri değil geçmişteki aşkları da inceleyen gerçek yaşam öykülerinden yola çıkarak sayfalara aktaran Akyüz’ün, mutlu ilişkilerin önünü tıkayan engelleri anlatırken söylediği ilk cümleler “21. yüzyıldayız. İletişim çağındayız ama iletişimsizlik hakim” oluyor. Kadınların kendini vitrin gibi sergilemek, erkeklerin de en iyi şekilde paketlemek zorunda kaldığını söyleyen Akyüz’e göre bu durum gerçek sevgiyi yaşamayı zorlaştırıyor:
“Kadınlar kendilerini gösterebilmek için vitrin haline getiriyor. Çünkü erkeklerin piyasa değeri artmış durumda ve şımarık çocuk gibiler. Kadınlar ise bir eş ya da sevgiliden ne beklediklerini düşünürken sayarken ‘iyi bir iş, ev, araba’ taleplerine konuşkanlık ve yakışıklılığı da ekliyor. Erkek de kendini böyle bir pakete sokuyor. Oysa kadınlar hiç sormuyor ‘Bu adam kadınlara şiddet uygular mı, madde bağımlısı mı, dürüst mü?’ diye. Sonra da evlenince ‘Sen değiştin’ diyorlar. Hayır, adam aynı. Sadece daha önce paketteydi.”
Evin kadınlar için konuşma, erkekler için dinlenme alanı olduğunu söylüyor. Bu nedenle de “Boşuna kavga ediyorsunuz. Erkekler evde konuşmazlar. Bilmedikleri, tanımadıkları insanların olduğu yerlerde konuşurlar. Giderler statlarda, hiç tanımadıkları adamlarla birlikte hakemin yedi ceddine küfrederler” diyor.
Toplumu ve ilişkileri hem gerçek hayatta hem de sanal dünyada yakından takip ederek daha iyi anladığını, analiz ettiğini dile getiren Akyüz, sorunların benzer olduğuna vurgu yapıyor. “Az önce bir televizyon programından çıktım. Metroya bindim. Yanına oturduğum genç bir çocuk ‘Abi dünya küçük. Biraz önce seni televizyonda izledim. ‘Beni anlatıyor’ diye düşündüm. Aynı sorunları yaşıyorum’ dedi” örneğiyle de bu durumu özetliyor. Çiftlere verdiği formüllerle mutlu ilişkilerin yolunu açmaya gayret eden Akyüz, kadınların yaptığı yanlışların ilk sırasına kendilerini annelik rolüne fazla kaptırıp eşlerinin de anneleri haline gelmelerini koyuyor. Evliliklerdeki yalnızlığın bir nedeni de bu ona göre. Kadın dergilerinde verilen mutluluk formüllerinin işe yaramaması da bundan. Nasıl mı? Akyüz, şu cevabı veriyor:
“Verilen bilgiler, sunulan öneriler hayatın gerçeğiyle uyuşmuyor. Sen ilişkini düzeltmek için 10 maddeyi uyguluyorsun ama ruhun nerede? Ruhunu katmadığın hiçbir şey, seni bir yere götürmez. İlişkileri sürdürebilmek için bir şeyleri konuşmak, paylaşmak lazım. Bunu yaparken de birey olabilmeyi bilmek gerekiyor. Biz başkalarının gözüne göre yaşıyoruz. Evimizdeki televizyon ekranının büyüklüğü, araba markası önem taşıyor. Her şeyi markalaştırdığımızda mutlu olabileceğimiz bir şey kalmıyor. Kısacası, iletişim çağındayız ama bu yetmiyor. Çünkü ‘bayramlık’ heyecanımız kalmadı. Her günü, bayramlığımızla yaşadığımız için bayramlarda bir şey yaşamıyoruz.”
Mutluluğun, aile sofraları ile ilişkisine değinen Sinan Akyüz, akşam yemeklerinin birlikte yenmemesinin ilişkilerde ciddi sorunlara yol açtığını düşünüyor. Yeni bir projeye daha imza atan Sinan Akyüz, son kitabı Aşk Başka Evde’nin aynı adla senaryolaştırılarak televizyon dizisi haline getirileceğini ve eylül ayında ekranda olacağını müjdeliyor.
Çöpçatan partileri kadını rencide ediyor
Önceki kitaplarında geçmişte yaşanan aşkların da izini sürmüştü. İlişkilerde görülen en büyük değişikliğin kadına verilen değerin azalması olduğu görüşünde yazar Sinan Akyüz. “Eski dönem ilişkilere baktığımda kadının ciddi bir değeri olduğunu görüyordum. Bu değeri koruyan da bence görücü usulü evliliklerdi” diyor ve şaşırtıcı noktalara değiniyor: “Ben bunu çok destekliyorum. Çünkü kadının itibarını, kadının kişiliğini rencide etmeyen bir sistemdi. Şimdi görücü usulü evliliklerin yerini çöpçatan brunch partileri alıyor. Hafta sonu 100 lira ödüyorsunuz gidiyorsunuz, bir otelin restoranında bruncha katılıyorsunuz. Ben de gözlem için gittim böyle bir partiye. Kadınları rencide edici şeylere tanık oldum. 30’undaki kadın, 60 yaşındaki adamın kolunda geziyordu.”