Eş terapileri ile uğraşan biri olarak çok sayıda eş ilişkisini dinliyorum. Eş ilişkileri dersi veriyorum. Eş ilişkilerini anlamaya çalışıyorum. Doğrusu sevdiğim ama zor olan bir işim var. Çoğu zaman eşler arasındaki ilişkinin dinamiklerini anlamak için zihnimin tüm hücrelerini harekete geçirmek zorunda kalıyorum.
Şundan eminim ki hayatım boyunca en etkili hikayeleri eş ilişkileri üzerinden dinledim. Sevgi dolu hikayeler de, acı dolu hikayeler de. Size iki tanesini anlatayım.
İlk öykü bir Anadolu şehrinden. 50’li yaşlarda bir hanım. Üç ay önce eşini kaybetmiş. Psikiyatriste gelmesi için çevresi zorlamış. Asistanlarım ile beraberiz. Hanımefendi ağlayarak eşini ve ilişkilerini anlatmaya başladı. Ağzından öylesine sevgi, özlem, yalnızlık, yas sözleri dökülüyordu ki, oda duygularla dolup taşmaya başladı. Genç asistanlar duyguların yoğunluğuna dayanamadılar ki soru sormaya kalktılar. Susmalarını işaret ettim. Bu sözler kesilemezdi. Akış bozulamazdı. Bir özlem böylesine güçlü anlatılabilirdi. Bir erkeğin arkasından ancak bu kadar güzel sözler söylenebilirdi. En sonda sadece ne kadar şanslısınız diyebildim. Bir erkeği bu kadar sevmek ve bir erkek tarafından bu kadar sevilmek kaç kadına nasip olurdu?
Diğer hikayem İstanbul’dan. 60’lı yaşların sonlarında bir erkek. Oğulları tarafından getirilmiş. Eşi iki ay önce vefat etmiş. Oğullarının talebi şu: Babamız her gün annemizin mezarına gidiyor. Bir kaç günde bir gitmesini sağlayabilir misiniz? İrkiliyorum. Adama dönüyorum. Sadece gözlerine bakıyorum. Anlatmaya başlıyor. “Hocam biz beraber yaşardık. Her şeyi beraber yapardık. Hep böyleydi. Konuşurduk, alışveriş yapardık, gezerdik. Şimdi o gitti. Yalnızım. Bir şey yapamaz hale geldim. Her gün ona gidiyorum.” Ne söyleyeceğimi bilemez hale geldim. Keşke susma şansım olsaydı diye düşündüm. Ne dediğimi hatırlamadığım, önemsiz şeyler söyledim. O an, o sözler ve o yüz ifadesi hafızama kazındı. Zaman zaman bir vesileyle hatırlarım. Bugün de hatırladım.
Acı hikayeler de dinledim. Yıkıcı hikayeler. Tacizler. Tecavüzler. Şiddet öyküleri. Kaç ve kurtul demekten başka bir şey söylenemeyecek hikayeler. Acı hikayeleri anlatmayı sevmiyorum. Ama bilin ki acılı hikayeler de gerçek.
Eş ilişkilerinde mutluluk da var, acı da var
Bize acıyı da mutluluğu da eşimiz veriyor. Eşlerle ilişkimiz; dayanışma içerdiği kadar çatışma da içeriyor. Adalet de var sömürü de var. Güven de var aldatma da var.
Bazı ilişkilerde; mutluluk, dayanışma, adalet ve güven baskın. Bazı ilişkilerde ise; acı, çatışma, sömürü ve aldatma baskın. Çoğu zamanda tüm bu haller karmaşık bir şekilde eş zamanlı var. İlişkinin bir döneminde bir taraf, diğer zamanında öteki taraf ağır basıyor.
Kadın erkek ilişkilerinin pozitif halinin değişik düzeyleri var: Aşk, sevmek, sevilmek, muhabbet, arkadaşlık, özlemek, yakınlık, cinsellik, dayanışma, çocuk sahibi olmak gibi.
Kadın erkek ilişkilerinde gerilimin değişik düzeyleri var: Küsmek, diğeri yokmuş gibi yaşamak, kavga etmek, itişip kakışmak, dövmek, boşanmak, öldürmek gibi.
Eş ilişkilerine bütüncül bakmak
Kadın ve erkek ilişkilerinin tek yönüne bakmak bizi yanıltabilir. İlişkinin iki yüzüne de eş zamanlı bakmak gerek. Erkek kadın ilişkilerinin sadece negatif boyutuna bakmak, olup biteni anlamayı bozduğu gibi, erkek kadın işbirliğini azaltan bir sürece yol açabiliyor.
Kadın erkek ilişkilerinin karanlık tarafını görmemek ise kötülüğe yol vermeye sebep oluyor. Kadın erkek ilişkilerinin pozitif yönünü de görmek gerek. Pozitif psikoloji hareketi sayesinde mutlu eş ilişkilerine bakmaya başladığımızda yeni çok şey gördük. Bu araştırmalar bize kadın erkek ilişkilerinde bağlılık, uyum ve güvenin nadir olmadığını gösterdi.