Yüzüklerin Efendisi serisinden sonra çekilen Hobbit üçlemesinin son filmini de seyrettik. Hobbit: Beş Ordunun Savaşı da Elfler, Hobbitler, Orglar gibi birçok ırkın yer aldığı nefes kesen bir maceraya götürüyor izleyiciyi.
İnsanların kasabası Göl şehrinin isyancı lideri Okçu Bard karakterini canlandıran Galli aktör Luke Evans, filmin çekimleri sırasında kurduğu arkadaşlıkları ve Yeni Zelanda’daki insanların hayata bakış açısını unutamayacağını söylüyor. İşte Luke Evans’ın Türkiye’de sadece Star Pazar’da okuyabileceğiniz röportajı.
- Son filmin kahramanı Bard mı?
Evet, filmdeki diğer birçok karakter gibi Bard da kahramanca işler yapıyor. Gerçekten de İnsanların, Cücelerin ve kalan herkesin ortak düşmanıyla ilgili olan bu hikayenin, sonunda bir insan ile bir ejderin mücadelesi haline gelmesi şaşırtıcı. Bu hikayede Bard tahmin edemeyeceği bir noktayı eşeleyerek iyi bir insan olduğunu keşfediyor.
- Sette Smaug’u gösteren bir şey var mıydı?
Hayır. O kulenin tepesinde tek başıma kameralarla çevrelenmiştim. Yönetmen Peter Jackson beni havaya sokmak için inanılmaz müzikler çaldı. Çoğu oyuncu önemli bir sahne oynamadan önce havaya girmek için müzik dinler. Ben öyle yapmazdım. Fakat anladım ki bu çok akıllıca.
- Bu üçlemeye başladığınız zaman ikinci ve üçüncü filmlerin çekimlerini aynı anda mı yapıyordunuz?
Evet. Üçüncü filmin başlangıcı bu üçlemede benim çektiğim ilk sahneydi. Peter kendisinin nerede durduğunu biliyor ve bana nerede durmam gerektiğini söylüyordu. Eğer bir sorum varsa veya nerede durmam gerektiğine emin değilsem işte o zaman Peter yol göstermek için oradaydı. Her şey minimalizeydi. Lake-Town şehri bir masanın üzerine kuruluydu. Peter tam olarak nerede, nasıl çekim yapacağını anlayabiliyordu.
- İlk gün gergin miydiniz biraz?
Bahsettiğim sahneyi görürseniz o sırada neden gergin olduğumu anlarsınız. Sanırım Peter beni ne kadar zorlayabileceğini test etti ve sonucunu gördü. Sanki boşluğa atlıyormuşum gibiydi. İnanılmaz bir sahneydi, çekmesi bir haftamızı aldı. Tabii bununla ilgili üç hafta eğitim almıştım.
- Yeni Zelanda ile ilgili en çok neyi özlediniz?
İnsanları, kültürü ve ‘sırtını arkana yasla’ havasını. Oradakiler gerçekten pozitif insanlar. Sanırım en çok bunu özledim. Bana Galler’i hatırlatıyordu.
- Bu filmlerde çalışırken dövme yaptırdınız mı?
Bu olayı tenime mürekkeple işleyerek ölümsüzleştirme ihtiyacı hissetmedim. Çok güzel anlarım oldu zihnime kaydettiğim. Bu projede bazı insanlarla çok yakınlaştım. Uzun bir süre onlarla beraber kaldık, çok eğlendik. Sokağın başında Gandalf, sonunda Peter yaşıyordu. Bütün sokak tanıdık çehrelerden oluşuyordu. Umuyorum ki bu insanlar daha uzun bir süre hayatımda kalır. Filmler biraz gariptir. Projeler sırasında hayatına giren insanlarla üç ay sürekli olarak görüşürsün. Eğer çekimler evinden uzaktaysa hep onlarla takılırken bulursun kendini. Proje bitiminde ise bir anda yok olurlar. Ama bu seferki farklıydı.
- Çekimler sırasında yaşadığınız en garip deneyim neydi?
Hobbit filmleriyle ilgili olarak sosyal medyada yapılan paylaşımlar olabilir. İnsanların, özellikle kadınların benim karakterim gibi giyinmesi çok ilginçti. Glasgow Comic-Con’a gittim, böyle giyinmiş insanlarla karşılaştım.
MCKELLEN KOMİK BİRİ
- Karakterine ait replikler söylemeni istedikleri oluyor mu?
Hayır, hiç olmadı. Daha çok benimle tanıştıkları için çok heyecanlanıyorlar. Tarihten, fantazi dünyasından veya mitten bir karakteri canlandıran kişiyi kanlı canlı karşınızda görmek garip bir durum. Ancak oynadığım çoğu karakter bana pek benzemediği için benimle tanışmak kısmen daha ‘uçuk’ bir şey olsa gerek.
- Sahneye çıkmadan önce Yüzüklerin Efendisi filmlerini izlemiş biri olarak birlikte çalışma konusunda gergin olduğunuz biri var mıydı?
Evet, Ian (McKellen) sanırım. Onunla çalışmak heyecanlandırıcı olduğu kadar da germişti beni. Ancak o harika bir insan. Setteyken devamlı rahat ve komik. Ayrıca yaptığı işten gerçekten keyif alıyor. Herkesin anılarının kendisinkiler kadar eğlenceli olmasını sağlıyor. Başka kimse Gandalf’ı oynayamazmış gibi geliyor bana. Ümit ederim başkaları da önümüzdeki 10 yıl içinde benim karakterim hakkında ‘O karakteri Luke’tan başka kimse oynayamazdı’ diye düşünür.
- Rolün için kurduğun fiziksel çalışma düzenini kendi hayatının içine de oturttun mu?
Beş Ordunun Savaşı’nın çekimleri devam ederken bir yanda da Drakula için çalışıyordum. Gerçekten çılgınlıktı, çok yoruluyordum. Sıkı bir biçimde çalıştım. Bütün yemek düzenimi değiştirdim. Tam zamanlı bir diyetisyenim vardı ve epey ter döktürdü. Şimdi de -eskisi kadar değil ama- kendim için egzersiz yapmaya devam ediyorum.
PETER JACKSON EMİNİM ÜZÜLMÜŞTÜR
- Peter Jackson ile hala iletişim halinde misiniz?
Pek değil. Çünkü film ile çok meşgul. Wellington’da bir yerde kendisini karanlık bir odaya kapattı. Fakat onu Comic-Con’da gördüm. Geçmişten ve gelecekte oluşacak anılarımızdan konuştuk.
- Bir yönetmen olarak Peter’ın en büyük yeteneğinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Bence en büyük yeteneği görkemli ve önemli sahnelerle uğraşırken aynı zamanda aktörün de sorularıyla uğraşabilmesi. Aktörlerin ne olup bittiğini bilmesini sağlayabilmesi. Buna çok saygı duyuyorum.
- Sizce Peter hikayenin sonuna geldiği için üzülmüş müdür?
Eminim buna. Onun ne zamandır bu dünyanın içinde olduğunu hayal edebiliyor musunuz? Düşünsenize her şeyin sonuna geldi. Altıncı filmin bitişi ona nasıl bir gurur ve tatmin vermiştir! Bu çok büyük bir başarı.