Kadın cinayetlerini en çok erkekler dert edinmeli!
27 Kasım 2021 Cumartesi
Kadın cinayetlerinin hemen tamamında katil öldürdüğü kadının kendinden zayıf olmasından faydalanmış. Karşılık veremez diye düşünmüş.
Geçen yıl Ordu'da evinin kapısında kalbinden bıçaklanarak öldürülen Ceren Özdemir'in katili Özgür Arduç şöyle itiraf etmişti bu durumu:
"Birçok bayanı öldürmek için takip ettim. Ancak çevrede başka insanların olması nedeniyle olayı gerçekleştiremedim. Bu amaçla bir dükkanın önünden geçerken bıçağı çaldım. Olay günü caddede kızı gördüm, takip ettim. Evinin önüne geldiğimizde montumun cebindeki bıçağı çıkartarak, koluma soktum. Amacım, kızı öldürüp çantasını almaktı. Bu sırada kız kapı ziline bastı. Üst kat camından bir bayanın baktığını gördüm. Kapı açılınca kız içeri girdi. Ben de arkasından 'Bakar mısınız, burada Metin diye biri oturuyor mu?' dedim. Bana dönmesiyle bıçağı rastgele iki defa sapladım. Pişman değilim".
Katil iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Muhtemelen ve inşallah ölmüş olmayı her gün dileyecek kadar kötü durumdadır içeride. Ama ne fayda. Bir genç kızı hayattan kopardıktan, sevenlerini yaralı bıraktıktan sonra suçlunun çektiği ceza soğutmuyor insanın içini. Sorunu da çözmüyor.
**
Mimar Başak Cengiz cinayetinde de oldu aynı şey. Sokaklarda serbestçe dolaşan bir ruh hastasının samuray kılıçlı saldırısıyla can verdi genç kız. Neye uğradığını anlayamadan. Allah anne babasına, nişanlısına, arkadaşlarına sabırlar versin. Çok büyük acı.
Katil Can Göktuğ Boz'un evinden 15'i kılıç, 17'si döner bıçağı, pala, av bıçağı olmak üzere 32 kesici alet çıkmıştı. Anne babanın, komşuların ifadelerinden anlaşılıyor ki bir cinayet yaklaşmakta imiş, herkes sezmiş ama kimse sorumluluk almamış!
Başak'ı öldürdükten sonra "oh be moralim düzeldi" diyecek kadar cani ruhlu katil de ağırlaştırılmış müebbet alacak ve inşallah doğduğuna pişman olacak. Ama ne fayda? Başak öldükten sonra?
**
Her saldırıda, her cinayette kaybettiğimiz kız kardeşimizin ya da evladımızın fotoğraflarına bakarken perişanız, ürperiyoruz, isyan ediyoruz ama nasıl oluyorsa oluyor, bu vahşiliğin sonunu bir türlü getiremiyoruz.
Üstelik -belki bir zamanlar- sevdikleri, evlendikleri, boşandıkları yahut abi-baba dedikleri erkekler tarafından öldürülen kadınlara Ceren Özdemir ve Başak Cengiz cinayetinde olduğu gibi tesadüfen karşılaştıkları, hiç tanımadıkları erkekler tarafından sırf kadın oldukları için hedef seçilen kadınlar da eklendi.
Genç kızlar, kadınlar, anne babalar büyük ürküntü içinde. Issız bir sokaktan geçmekten, kalabalık da olsa akşam vakti tek başına yürümekten korkar oldu kadınlar. Arkalarından gelen her ayak sesini potansiyel saldırgana yormak çok yorucu.
Arkadaş edinirken, evlilik kararı alırken eski zamanlara kıyasla daha fazla düşünüyor artık genç kızlar. Aileler de öyle. Daha şüpheci oldular.
Bu durum vicdan, insaf, edep sahibi erkekleri de rahatsız ediyor elbette. Nitekim "yalnız yürüyen bir kadın varsa önümde, tedirgin olmasın diye hızlanıp geçiyorum onu" diyen ince fikirli gençler de var.
Büyük çoğunluk böyle zaten. İnsaflı, ahlaklı, erdemli. Ama içimizdeki kötülere, canilere, potansiyel katillere engel olamazsak bu korkunç döngü tesadüfi cinayetlerle, aile içi şiddetle, şiddetin türlüsüyle devam edecek.
**
Bunu önlemenin tek yolu var. Herkes sorumlu hissedecek kendini.
Bu işin kadını erkeği yok.
Kadına şiddet bir insanlık sorunudur, toplumsal bir sorundur.
"Kadın sorunu" değil şiddete eğilimli erkeklerin sebep olduğu bir sorundur. İlla ad konacaksa "erkek sorunu" denebilirbu manada.
Kadına yönelen şiddeti kadın sorunu olarak adlandırmaktan vazgeçmeliyiz o yüzden. Ve kadın kadına konuşmaktan da vazgeçmeliyiz.
Halihazırda kadınlar katledildikçe feryat eden, mahkeme önlerinde basın açıklamaları yapan, meydanlara çıkan, duruşmaları takip edenler hep kadınlar.
**
Meselelere kategorik bakmaktan, cinsiyetçi yaklaşmaktan kaçınan biriyim ama gerçekten merak ediyorum.
İşlenen cinayetlerden kanı donan, kadına yönelik her tür şiddetten rahatsız olan beyler neredeler?
Neden çıkmıyor sesleri?
Neden sizden birileri de basın açıklamaları yapmıyor, örgütlenmiyor, davaların takipçisi olmuyor, sorunu dert edinip çözüm için uğraşmıyor? Neden?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı önemli açıklamaları ya da siyasetçilerin sosyal medya paylaşımlarını kastetmiyorum.
Kadına yönelik şiddetle mücadele eden ve erkeklerden oluşan bir sivil toplum örgütümüz neden yok bizim?
Neredeyse tamamı erkek yöneticilerden oluşan şirketlerin, futbol takımlarının, sendikaların bu yönde neden çalışmaları, açıklamaları yok?