Türkiye Fethullah Gülen’i istiyor. Bunun için onlarca klasör belge gönderdi.Amerika şu ana kadar işi yargının kararına havale etmiş gözüküyor.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Amerika’da.
Bozdağ’ın bu seferi, “Gülen’in kaçma ihtimaline karşı” gözaltına alınması veya tutuklanması talebini Washington’a iletme amacı taşıyor.
Bunu bizzat Bakan açıkladı. “Kanada veya Belçika’ya kaçacağına dair istihbarat geliyor” dedi.
Kaçma ihtimali, bir süredir medyada da tedavül ediyor.
Türkiye bastırıyor. Cumhurbaşkanının dilinden, Başbakan ve bakanların dilinden kimi zaman sitem, kimi zaman sorgulama niteliği taşıyan çok güçlü çıkışlar yapılıyor:
“Müttefiksen müttefik gibi davran, Türkiye’de meşru yönetime karşı darbe yapan ve terör örgütü olarak nitelenen bir yapının liderini barındıramazsın. Bizde el Kaide lideri Üsame bin Ladin olsaydı, buna göz yumar mıydın, onu bizden istemez miydin, istediğinde vermediğimiz takdirde bunu müttefiklikle bağdaştırır mıydın? Dost isen dostluğunu göster, müttefik isen müttefik gibi davran!”
Bunlar, darbe girişiminin arkasında Amerika’nın bulunabileceği kuşkularını da içinde barındıran sözler. Amerika’ya yönelik kuşkular var, çünkü Ortadoğu’daki gelişmelerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinin ABD’yi rahatsız ettiği bilgileri var. Hatta eski ABD Büyükelçilerinden birisinin (James Jeffry) “ABD ve Batı kendilerine yaltaklanmayan Erdoğan’ı sevmiyor” gibi bir sözü var. Hatta “Amerika Erdoğan’ın kalemini kırdı” gibi çok daha vahşi kulisler var.
Yani Amerika, Erdoğan’ı bir şekilde ekarte edecek bir yapıya oynar. Bunu Gülen yapacaksa ona da oynar.
Denklem bu kadar yalın mı?
Yalın ama böyle bir operasyon başarılı olamayacaksa, reel gerçekliği içine sindirmek de ABD’nin politik davranışları arasındadır.
15 Temmuz Erdoğan’ın bileğinin bükülemeyeceğini, arkasında bir millet bulunduğunu gösterdi.
Erdoğan Ortadoğu’da da kararlı gidiyor. Biz varız, varız, varız, diyor Erdoğan. Bu da farklı bir ses.
Bükemediğin bileği öpeceksin. Öyle mi? ABD Erdoğan’ın bileğini öpecek mi? Yoksa ondan, başka bilek bükme hamleleri gelir mi? Bilinmez. Her şey mümkün.
Ama şu anın reel gerçeği, Erdoğan ayakta, sırtını millete dayamanın gücü ile ABD’ye sesleniyor:
- Gülen’i ver! Vermek için yargı sürecinin bitmesini gerekçe gösteriyorsan, gözaltına al, tutukla. Kaçarsa sorumlu sensin!
ABD’nin alanının daraldığı bir gerçek.
Tutuklanır mı, bakan Bozdağ ABD’ye sunduğu gerekçelere işaret edip ümitli konuşuyor.
Bakalım, gözaltı - tutuklama gerçekleşecek mi?
Sürecin akışını böyle özetledikten sonra, asıl soruya geçebiliriz:
- Acaba Gülen kaçar mı? Kanada’ya veya Belçika’ya?
Bence kaçmak asla bir çıkış yolu olmaz Gülen için. Kaçtığı hiçbir yerde barınması mümkün değildir. Türkiye peşini bırakmaz. Her ülke için sorun olur. Öcalan gibi de olmaz Gülen’in kaçışı. Ki Öcalan da üç sıçramada teslim edildi Türkiye’ye.
Bu değerlendirmeyi Gülen de yapacaktır. Kaçmak çıkış yolu dreğil.
Bu arada çok ilginç bir iddia, bir süre önce yayınlanan ve Türkiye’de de bazı alıntıları haberleştirilen 17 Ekim 2016 tarihli New Yorker dergisinde ortaya atıldı. Gariptir o bölüm yansımadı Türkiye’ye. Oysa Gülen’in geleceği konusunda çok ilginç bir iddia idi o.
Bakın ne diyor Dexter Filkins orada:
“Gülen hasta ve yaşlı, mücadeleyi daha uzun sürdürecek gibi görünmüyor. Son konuşmasını dinlerken aklıma geçen seneki görüşmemiz geldi. Sonrasında hareketi dağıtılmış, takipçileri kaçak durumda. Ona nasıl hatırlanacağını sordum. Bana daha önce herhangi bir dini ya da politik liderden duymadığım bir cevap verdi. “Bu size garip gelebilir ancak öldüğümde unutulmak istiyorum. Mezarımın nerede olduğu bilinmesin istiyorum. Yalnızlık içerisinde ölmek istiyorum. Ölümümden kimsenin farkında olmamasını istiyorum, böylece de kimsenin cenaze namazımı kılmasını istemiyorum. Kimsenin beni hatırlamamasını diliyorum.”
Ne dersiniz, Gülen ne yapacak? Mehdi falan filan dendi, ortadan kaybolup sırra kadem basıp, “Mehdiyyi muntazar - Beklenen Mehdi” haline dönüşmek ister mi? Büyülenmeye teşne insanların dünyasında?