Vay be... İki ihtimal varmış da ihtimalleri konuşuyormuşuz... (Bir gülümseme işareti koysam mı acaba?)
Abdullah Gül yeniden cumhurbaşkanı adayı olacak, Başbakan Erdoğan başbakanlığa devam edecek...
Peki, bu ihtimal dahilinde Başbakan Erdoğan’ın ta elin Tokyo’larında bile ‘Asla... Asla... Asla vazgeçmem’ dediği üç dönem kuralı ne olacak?
Yok. Yok...
Başbakan Erdoğan kesinlikle cumhurbaşkanı adayı olacak zira bunun sinyallerini veriyor... Öyle olursa Abdullah Gül kesinlikle başbakan olur...
Peki, Abdullah Gül başbakan olacaksa model ne olacak? Bayburt olur...
Hayır, hayır, Abdullah Gül Bayburt modeliyle başbakan olmaz istemez; çünkü kendisinin bir ‘özgül ağırlığı’ var...
Bayburt modeliyle pasif konumda olur, Gül pasif konumda başbakan olmaz istemez...
Peki, peki, ara dönemde başbakan kim olur?
Günlerdir yazılıp çizilenlerden bir seçki yapmaya çalıştığım anlaşılmıştır umarım...
Güzel, keyifli ve gülümseten tartışmalar bunlar elbette.
Ancak ben tartışma kasesinde hiç kaşık sallanmayan tarafa daldırıyorum kaşığımı ve bir soru sormak istiyorum...
Arkadaşlar yedi yıl öncesini hatırlıyor musunuz?
***
Hey gidi günler!
Hani, elimiz yüreğimizde; geçmeyecek, bitmeyecek dediğimiz günler göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş...
Sanki hiç yaşanmamış gibi...
Yedi yıl öncesinde bir kahin çıksaydı ve ‘367 krizi aşılacak, Abdullah Gül yedi yıl boyunca Çankaya’da ikamet edecek ve yedi yılın sonunda bu ülkede bugün Abdullah Gül sevmezler o gün Abdullah Gül hayranı kesilecek, Köşk’te Gül kalsın diyerek adeta yalvaracaklar ve neden Gül’ün olması gerektiği konusunda yazılar döşenecekler’ deseydi kahinin maval okuduğunu düşünürdük değil mi?
Yedi yıl önce ‘o günlerin geçmeyeceği’ umutsuzluğuna kapılan sadece ‘sen’, ‘ben’, ‘o’ ve ‘biz’ler değildik elbette. Başörtülü olduğu için kocasının Cumhurbaşkanlığı’nın önündeki en büyük engel, askere göre ‘ülke’ için tehlike sayılan Hayrünnisa Hanım için de durum aynıydı.
Bugün Abdullah Gül’lü, Recep Tayyip Erdoğan’lı ihtimaller, olasılıklar ve temenniler konuşuluyor...
Oysa...
Dönemin Genelkurmay Başkanı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde etrafına topladığı ‘bağzı’ köşe yazarlarına ‘Atatürkçülüğe, laikliğe ve cumhuriyetin temel ilkelerine sözde değil özde bağlı’ profilli bir ‘Cumhurbaşkanı’ adayı siparişi verdiği günlerin üzerinden yedi yıl geçmiş...
Ertuğrul Özkök’ün Meclis Başkanı Bülent Arınç’ı ‘provokatör’ ilan ettiği, ‘Merkeze yürümek, o mahalleye yerleşmek isteyen AKP, artık bu provokatörleri yakasından düşürmelidir’ dediği 29 Nisan tarihli yazısının üzerinden;
Nuray Mert’in ‘Dostlukların son günü’ başlığını atıp ‘Ne yazık ki, fetihçi zihniyet kazandı, normalleşme umudumuz suya düştü. Genelkurmay bildirisini öne çıkarıp, bu fetihçi zihniyetin arkasında durmak istemiyorum’ dediği ‘çoğu arkadaşım da olsa’ vurgulu yazısının üzerinden;
İsmi lazım değil sözüm ona akademisyen yazarımızın ‘Yalnız bundan sonraki mesaj internetten gelmez. Kapıya iki subay gelir. Üst rütbeli de olmayabilir’ deyişinin;
Ve bir kısım medyanın attığı ‘Gece yarısı laiklik uyarısı’, ‘Laiklik muhtırası’, ‘Siyasetçiler susacak mahkeme konuşacak’, ‘Genelkurmaydan sert açıklama’ manşetlerinin;
Abdullah Gül’ün eşine ‘Biz aşağıda toplanacağız arkadaşlarla, sen burada kal, çıkma’ deyip arkadaşlarına ‘Bana bir şey olursa ailem size emanettir’ sözlerinin üzerinden;
Kültür Bakanı Ömer Çelik’in Gül’ü arayarak ‘Askerlerin bir açıklama yapacağına dair duyum aldım. Televizyonlar altyazı geçecekmiş. Tayyip Bey ile konuşup buna mani olun’ minvalindeki konuşmasının arkasından yayınlanan e muhtırasının;
Velhasıl eşi başörtülü olduğu için Cumhurbaşkanı seçilmesin diyerek organize edilen toplumsal gösterilerin, mitinglerin ve icat edilen 367’in;
Ve askerin muhtırasına misliyle cevap vermenin bedeli olan ölümü göze alarak kaleme aldıkları ‘karşı muhtıra’ metninin yazılmasının ve Cemil Çiçek’in çıkıp cesurca o metni okumasının üzerinden;
Ve elbette daha fazlasının üzerinden yedi yıl geçmiş...
Bu ülke ölümü göze alarak demokrasi mücadelesi veren dava arkadaşlarının sayesinde ve bu süreçlerin sonunda selamete çıktı.
Yedi yıl öncesinde yaşadıklarımıza bakınca bugün ‘Cumhurbaşkanı kim olacak?’ tartışmaları yüzümüzü gülümsetiyor elbette.
Nereden nereye değil mi?