Herkes gibi okulun ana kapısından direkt giremezdi o... Kapıya gelmeden önce sağa ya da sola doğru ilerliyordu. Yüzünü okulun duvarına dönüp başörtüsünü çıkartıyor, peruğunu takıp mahcup bir halde ve hızlı adımlarla ana kapıdan giriyordu...
Okumak için direniyordu...
Başörtüsünü çıkartmak istemeyeni ‘ikna odası’na alıyorlardı...
Kapıdaki erkek görevliyi odaya sokup, ‘bak şimdi bu arkadaşın yanında başını aç, saçını göster!.. Alışacaksın ve kendini rahat hissetmeye başlayacaksın’ diyerek utanma duygusunun nasıl kırılacağını öğretiyordu alçaklar...
Okumak için şerefsizlere karşı direniyordu...
Nuray Canan Bezirgan üç beş arkadaşıyla birlikte başörtüsü eylemi yaptı... Polis tarafından tartaklanıp dövüldü... Hamileydi, bebeğini düşürdü... Nuray suçlu bulundu ve 6 ay hapis cezası verildi...
O da mücadele etti ve bu uğurda bebeğini kaybetti...
Başörtüsü kafasından zorla çekilip alınan, sokak ortasında aşağılanan, okuldan uzaklaştırılan, disiplin cezası verilen öğrenci kızlar...
Başörtülü olduğu için okuyamayan onca insan...
Eşinin ordudan atılmaması için başını açıp dizüstü etek giymeye zorlanan kadınlar..,
Başörtülü olduğu için horlanan ve iyi donanımlarına rağmen özel sektörde dahi iş bulamayan kadınlar...
Bir şekilde üniversiteyi bitirseler bile sırf başörtülü oldukları için çalıştırılmayan doktorlar, öğretmenler, avukatlar, işletmeciler, bankacılar, öğretim görevlileri, mühendisler ve hatta gazeteciler...
Ve düşünün ki bu ülkede kadın nüfusunun yüzde 62’si başörtülü...
Demokratikleşme paketi açıldığında ‘Bu bir milattır’ dememizin sebebi bu işte...
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında çalışan personelin ‘Kılık ve Kıyafet’ine dair o yasakçı, çağdışı, despotik yönetmelik değiştirildi...
Velhasıl kamuda başörtüsü serbestisi getirildi... “Hamdolsun” dedik... Zira tesettürlü kadınlar artık başı açık kadınlarla aynı şartlarda iş bulma imkanına kavuşmuş oldu... ( Başı açık olanlar hala ayrıcalıklıdır ha!... Zira başörtülü hakim, asker, polis olamıyor...)
Tabii bu ilk teşebbüs değil... Vakti zamanında 411 vekilin oyuyla başörtüsüne özgürlük gelecekti... Lakin o zaman CHP değişikliği Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı... Değişiklik iptal edildi... Üstüne bir de AK Parti’ye kapatma davası açıldı...
Bugün durum ne?...
Ekseni kaydığı iddia edilen CHP’nin mütedeyyine, başörtülüye karşı duruşundaki eksenin hiç kaymadığını gördük...
Kemal Abi’ye sorsan, sürekli aynı şeyi söylüyor; ‘Biz herkesin inancına saygılıyız..., Kimseyi ötekileştirmeyeceğiz...CHP’nin dindarlarla sorunu olmaz”
Hatta daha da ileri gidip ‘Türban sorununu biz çözeriz’ diye iddialarda da bulunmuştur...
Peki ne yaptı CHP?... Paketin açılmasından sonra kısa bir süre sersemlediler... ‘Biz de böyle bir şey planlamıştık, paket kötü kopya, getti andımız!..’ tadında anlaşılmaz bir dille eleştirdiler...
Ve nihayet toparlanıp kendilerine geldiler...
Önce 6 CHP’li vekil Meclis’te basın toplantısı düzenleyip ‘Bu karşı devrimi kabul etmiyoruz. Laiklik elden gidiyor, mücadele edeceğiz!..’ mesajı verdiler... ( Birgül Ayman Güler de bu ekipte... ‘Türk ile Kürt’ü eşit göremezsiniz’ diyen Güler, başörtülü kadın ile başı açık olan kadını da eşit görmüyor demek!...)
Sonra da CHP’li vekil Mahmut Tanal harekete geçti... Kılık kıyafet yönetmeliğindeki değişikliğin iptali için Danıştay’a başvurdu... ( Bu CHP’li vekil, Silivri’de ki duruşmayı protesto etmek amacıyla, ‘Ekmeğinizi, suyunuzu, ızgaranızı, etinizi alın gelin..’ diyerek vatandaşı Ramazan’da piknik yapmaya davet eden muhterem!...)
İşte bunlar hep cumhuriyetçi, demokrat, özgürlükçü, çağdaş, laik CHP zihniyeti...
Demek ki eksen kaya kaya bu kadar kaymış Kemal Abi!... Daha fazla kaymıyor!... Zorlama...
Ha bak, senin Edirne Belediye Başkanı’n Hamdi Sedefçi ne diyor; “CHP’de 50 tane ‘Mal’ var!..”
Bak bu adam partinde kaç tane ‘mal’ olduğunu söylüyor Kemal Abi...
Seçimler yaklaşıyor... Bence araştırmaya değer...
Vatandaşın değil, senin bilmen önemli partinde kaç tane mal olduğu Kemal Abi...
Yoksa bu millet kimin ne ‘mal’ olduğunu zaten biliyor, ona göre de oy veriyor!...
Kemal Abi...