Geçemeyiz, çünkü önemli. Niye önemli olduğunun anlaşılması için, bir kaç cümle sarf etmemiz lazım.
İlk ne zaman insanların aklına düştü kabinede değişiklik? Hatırladığım kadarıyla, AK Parti kongresinden bir iki ay önce. Yani 7-8 aydır konuşuluyordu.
Kongre, yeni bir dönemin başlangıcı olacaktı ve Başbakan Erdoğan, önümüzdeki siyasi dönemin rol dağılımını yapacaktı. Herkes böyle düşünüyordu. Düşüncelerin hepsi siyasetin akışına, hayatın akışına uygundu.
Yapmadı Başbakan. Parti yönetiminde yenilikler yaptı, ama kabineye dokunmadı. Başbakan’ın bu tavrında, ikide bir, bir bakanı gözüne kestirip, ‘değişecek’ dedikodusu çıkaran kalem erbabının rolü olmuş mudur? Başbakan Erdoğan, sırf böyle söylentiler sebebiyle, bu konuda adım atmayı ertelemiş midir?
Bu konuda bir bilgiye sahip değilim. Ama Başbakan’ın üslubunda böyle bir özellik var. Acil, elzem bir durum olsa ertelemez tahmin ediyorum. O günler için, acelesi yok diye düşünmüş olabilir.
Bunlar hep varsayım. Oysa önümüzde tamamlanmış bir iş var. Yapıldı bitti işte, kabine değişikliği. Bunu yorumla, niye tahminlerle meşgul oluyorsun?
***
Önce Nabi Avcı.
Bana, TV 24’te Remziye Demirkol sordu. Sorarken, Nabi Avcı’nın Hasan Ali Yücel’e yaptığı göndermeyi de hatırlattı.
Ben, hiç tereddüt etmeden, Hasan Ali Yücel’in, özellikle bastırdığı çeviri kitaplar sebebiyle kültüre, edebiyata büyük hizmet ettiğini, hatırasını yad etmenin doğru olduğunu, ama Nabi Avcı’nın Yücel’den daha çaplı bir şahsiyet olduğunu söyledim.
Biz gazetecilerin, Nabi Avcı ile bir arada bulunup da yeni ve güzel bir şey öğrenmediğimiz vaki değildir.
Ömer Dinçer döneminde yapılan kapsamlı reformun, doğru istikametlerde devam etmesi ve anlam kazanması için, çok isabetli bir seçim Nabi Avcı. Ben, Türkiye’deki eğitimin niteliği açısından çok umutluyum.
Nabi Avcı’nın üslubu, eğitim camiasına ve siyasete bir zarafet katacak ve bu zarafet gözle görülebilecek. Bunu da hissediyorum.
Ve Ömer Çelik.
Bence çok önemli bir değişiklik. Evet, Ertuğrul Günay, başarılı bir kültür bakanıydı. Özellikle son zamanlarda, Türkiye’den alınmış, çalınmış tarihi eserlerin geri kazandırılması konusunda aktif ve etkiliydi. Bakanlığın bir işi de turizmdir ve bu alanda da büyük mesafeler katetildi.
Ama şunu da görmek lazım. AK Parti, mesela sağlıkta, iletişimde, ulaşımda, mesela ekonomide, eğitimde, adalette, hak ve özgürlükler alanında başardığı devrim çapındaki işleri kültüre yansıtamadı.
Yani Kültür alanında, henüz reform yapmadı.
Ömer Çelik, kuruluş öncesinden beri AK Parti siyasetinin içinde olan, onu tanıyan ve şekillenmesinde emeği olan bir siyasetçi.
Bence, AK Parti kadroları içinde, böyle bir değişimi, dönüşümü, tabir caizse reformu başarabilecek, bakanlığın ‘kültür’ ayağını faal hale getirebilecek bir isim.
Uzun zamandır ilk kez, okumakla, yazmakla, çok yakın ilişkisi olan siyasi çizgisi belirgin bir Kültür Bakanı gelmiş oldu göreve. Ben, kültür politikalarında çok önemli ve olumlu değişiklikler olacağını düşünüyorum.
Mehmet Müezzinoğlu. İstanbul teşkilatının ve AK Parti siyasetinin kıdemlilerinden.
Recep Akdağ, büyük bir reform gerçekleştirmişti. Hikayesi, baştan sona başarı hikayesidir. Ancak doktorlar ve eczacılar, Akdağ’ın yaptığı bazı işlerden rahatsız oldu. Elbette, reform süreçlerinde herkesi memnun etmenin imkanı yoktur. Akdağ, milletin memnuniyetine öncelik verdi ve bunu başardı.
Müezzinoğlu da bir hekim. Masanın diğer tarafından geliyor. Yani, sağlık bakanlığının muhatabı olan alandan kalkıp, bakanlık koltuğuna oturuyor.
Ondan, masanın iki tarafı arasında bir uyum sağlaması bekleniyor olabilir. Müezzinoğlu’nun siyasi tecrübesi böyle bir süreç için uygun. Ama unutulmamalı, Erdoğan siyaseti, milletin memnuniyetini feda etmez.
Ve Muammer Güler. İstanbul valiliği sebebiyle üslubunu, tecrübesini bildiğimiz bir yönetici. İçişleri Bakanlığı, özellikle terör sorununun, Kürt sorunuyla ilgili düğümlerin çözülme umutlarının yeşerdiği şu dönemde çok kritik bir bakanlık.
İdris Naim Şahin, belki icraatıyla değil, ama konuşmalarıyla çok tartışma konusu olmuştu. Güler’in yumuşatıcı üslubu böyle bir dönemde faydalı olabilir.
İşte, bir vatandaş olarak, aklımın erdiğini bir kaç cümleyle yazıverdim. Vazifemi yaptım.
Bütün bu süreçte en hoşuma giden şeyi de söyleyeyim: Meğer, herkes her şeyi biliyormuş. Herkes böyle bekliyormuş. Kardeşim, biliyordunuz da, neden değişiklikten önce yazmadınız?