ABD'nin Türk vatandaşlarına verdiği vizeleri askıya alma kararı, Türk-Amerikan ilişkileri tarihinde kara sayfalardan birisini oluşturacak. Neyse ki, bu karardan bir gün önce Pentagon'dan gelen İdlib operasyonuna destek açıklaması ve genel anlamda Washington'dan gelen farklı kurumlar arasındaki yaklaşım farklılıklarına ilişkin haberler, bu krizdeki John Bass imzasını belirgin hale getiriyor. Pazar akşamı 21.30 sularında haber kanalları ekranlarını kırmızıya boyayan son dakika bandından öğrendiğiniz vizelere askı haberi, ABD'nin görev süresi bitmekte olan Ankara Büyükelçisi'nin giderayak son bir kriz çıkarma çabası gibi görünüyor.
Elbette son dönemde birbiri ardına yaşanan dış politik gündem, İran ile olan görüşmelerden, Venezuela lideri Nicolas Maduro'nun Ankara ziyaretine kadar ABD'yi pek de memnun edecek gelişmeler değil. Ancak Washington son dönemde Ankara'nın ABD'nin ya da başka bir odağın dikte ettiği politikalar dışındaki açılımlarına alışmak dışında pek bir seçeceğinin olmadığını anlayacak gibi görünüyor.
Memnun olmayıp, çeşitli vesileler ve araçlarla bu memnuniyetsizliğini gösterdiği müttefikine son kertede kapıları kapatamayacağını biliyor. ABD, küresel sistemin gidişatında, Türkiye'siz bir denklemin sonuç vermeyeceğinin farkında. Farklı elementlerle farklı koşullarda bir reaksiyon elde etmeye çalışan bir kimyager gibi, laboratuvarını patlatma riskiyle karşılaşabileceğinin de bilincinde aslında. Bunun yerine deneme yanılma yöntemiyle deney tahtasına sürdüğü unsurları rafa kaldırıp, ana elementlerle ortak kullanımda faydası olacak ürünler elde edeceği denklemler kurmak Washington'un hayrına olacak. Bilmediği elementleri tepkimeye soktuğu zaman, zararlı ürünler de ortaya çıkabilir, geçmişte Afganistan laboratuvarında gördükleri gibi. Günün sonunda kimden vazgeçip, kimden vazgeçemeyeceğini en iyi ABD biliyor.
***
Diplomasi, mütekabiliyet, karşılıklı çıkarlar... Mekanizmalar işliyor. Türk-Amerikan ilişkileri, talihsiz bir şekilde "Türk yetkililer intikam hissiyle hareket ediyor" diyerek, "İntikamı gerektirecek ne yaptınız" sorusunu masanın üzerinde cevapsız bırakan bir diplomatın, John Bass'ın "Benden sonrası tufan," mantığına heba edilecek bir momentumda değil. ABD Başkanı Donald Trump'a muhalefeti herkes tarafından bilinen Büyükelçi John Bass, görev süresi boyunca bir diplomattan çok, "referans önderi" gibi davranmayı tercih etti. Türkiye karşıtı akımları, eyleme dönüştürme noktasında attığı adımlara, muhalif çevrelerin müteşekkir oldukları bir gerçek. Muhalefetle birlikte hareket etme noktasında o kadar ileri gitti ki, ülkedeki geleneksel anti- emperyalist çevreler, başkalaşım geçirerek ABD çıkarları çerçevesinde refleks verir oldular. Ülke tarihinde hiç görüşmediği kadar ABD yanlısı bir sol-muhalif cephe görür olduk.
John Bass'ı Star okurları geçmiş bir mülakat vesilesiyle yakından tanıyor. Star Dış Haberler Müdürü olarak çalıştığım dönemde, bizzat kendisinden gelen taleple bir röportaj yapmıştım büyükelçiyle. ABD'nin Suriye'nin kuzeyine ilişkin politikaları konusunda gözümün içine baka baka doğruluğu tartışmalı cümleler kurmuştu.
Son olarak, gazetecilerle vedası vesilesiyle yaptığı bir toplantıya Sabah yazarı Hilal Kaplan'ı önce davet edip, ardından gazetenin bir haberi nedeniyle bu daveti geri çekmesi, büyükelçinin içine girdiği psikolojiyi ve paniği mükemmel yansıtıyor.
Türk-Amerikan ilişkilerinin, bölgesel gelişmeler nedeniyle zaman zaman gerilimli bir süreçten geçtiği sır değil ancak "John Bass" imzası da tutmaz bu süreçte. Sorumlu diplomatik temasların ardından silinir diye düşünüyorum bu imza. Elbette bazı çevrelerin ilişkileri daha da germek için zorlama çabaları da durmak bilmeyecektir. Zira masanın üzerinde FETÖ ve PYD/YPG/PKK başlıkları duruyor. Ancak "John Bass" formatı olmayacaktır bu. Amerika'nın söz konusu vize kararının sürdürülebilir olmadığı da açıkça ortada duruyor.