Joe Biden’ın Ankara ziyareti; ABD’nin Türkiye’den gelen tepkilere, nasıl bir endişe duyduğunu, tarih ilk kez bu kadar netlikte bize sunmuş oldu.
ABD; 1945 sonrası ilk kez, böyle bir mahcubiyet duygusuyla müttefikinin eleştirileri, tepkileri, hatta sert tutumuna cevap vermek zorunda kaldı.
Biden’ın; Cumhurbaşkanı Erdoğan’la, kapalı kapılar arkasında konuştuklarının içeriğini, ortak basın açıklaması sırasında (vücut dili dâhil) kullanılan her kelimeden anladık.
Devletimiz ve bu milletin seçtiği lideri Erdoğan; milletinin ve devletinin namusunu, şerefini, talebini, kendine yakışır biçimde ifade edebilmiştir. Öyle ki Biden’ın; darbe girişimi sonrası acil devreye girememelerini, Ankara’ya desteğe gelememelerini, aramamalarını defalarca kullandığı “özür diliyoruz” kelimesiyle yumuşatmaya gayret ettiğini de anladık.
Başka şeyi de anladık. Cumhurbaşkanı Erdoğan; basın toplantısındaki tavrıyla, ikna olmadığını, yüz ifadeleriyle ve konuşurken kullandığı her kelimeyi nasıl bir titizlikle seçtiğini göstererek, ifade edebilmiştir.
Biden’ın; Türk Milleti ile iftihar ettiğini ifade etmesi ise Türkiye toplumunda son yıllarda ABD’nin tutumundan dolayı, bilhassa 15 Temmuz darbe girişimine verdiği destekten dolayı, Türk kamuoyunda anti Amerika ahvalinin arttığından duydukları endişenin de göstergesi olarak yorumlanmalıdır.
Türkiye; seçilmiş Hükümetine ve seçilmiş Cumhurbaşkanına darbe girişimiyle sarsılan, ardından derhal toparlanabilen Milli iradesiyle, vahdet oluşturan Lideri ile birlikte, bu felaketin üstesinden gelen ve örneği olmayan bir tarih numunesini dünyaya gösterdi. Bunu yaparken de, Suriye’ye askeri operasyon düzenleyen, oradaki masum halkın imdadına yetebilen, aynı zamanda ordusunun içerisindeki FETÖ’cüleri de bertaraf etmenin örneğini tüm dünyaya gösterebildi.
Bu bir gerçek ki; tarih ve tarihi olaylar, öne çıkan liderlerle bir anlam taşımaktadır. Ve o da gerçektir ki; Dünyanın liderler konusunda fakirlik yaşadığı bir dönemde, dünyaya değerleri ve ilkeleriyle yön veren lider, Müslüman ve Türklerin payına düştü. Kimse bana “yandaşlık hikâyesi” uydurmasın. Erdoğan; gelmiş geçmiş en dirayetli, en mert, en basiretli lider olarak tarihe geçti.
Türkiye-Rusya ilişkileri, Türkiye-İran ilişkileri, Türkiye-Suriye ilişkileri ve elbette Türkiye-ABD ilişkilerine dikkatle baktığımızda, Türkiye’nin diplomatik zekâsının, liderinin siyaset inşa etme kapasitesinin derinliğini görmemek elde değildir.
Bunları söylerken, şuna değinmeden geçemeyeceğim. Devlet adamlığı vasfı; her bürokratta, her memurda olmayabilir elbette. Lakin Erdoğan gibi liderle yol yürüyenlerin bazılarında, bu kabiliyetin yokluğu üzüntü verici bir durumdur. Zira bu yoksunluk yüzünden, FETÖ gibi ceberrut bir vakaya siper olamayanların varlığını, şimdi daha net görmekteyiz. Devlet adamlığı bir sıfattır. Bir dünya görüşüdür. Elbette herkeste olması mümkün değildir! Lakin onun içeriğini idrak etmek, ona göre vazife icra etmek bir zorunluluktur.
Türkiye’nin ve bu büyük milletin şansına, kendine yakışır dirayette Liderine sahip olmasıdır. Hani derler ya; her bir millet onu yönetenlere layıktır. İşte Sayın Biden’ın “gıpta ediyorum” dediği millet, kendine layık lideri Erdoğan’la birlikte, ABD ve oyunlarına, kapak gibi cevap verdi 15 Temmuz’da!
Ondan ötürüdür ki; Erdoğan ve sırtını dayadığı Millet, hesap istedi o gün Biden’dan.
ABD, elbette Türkiye’yi önemsemekte! Türkiye-Rusya ilişkilerinden rahatsız olmakta! Türkiye’nin tüm uyarılarına kayıtsız kalan, PYD’yi destekleyen ABD, şimdi muhakkak farklı yol ve strateji üretmek zorunda kalacaktır.