Şöyle bir İzmir’e uzanıp gezerseniz sokağını mahallesini, bu güzelim kentin nasıl deyim yerindeyse lime lime döküldüğünü, kış bastırdı mı, birçok kentte 1970’leri hatırlatan kara, yağlı, vıcık vıcık taş kömürü yakmanın sonucu oluşan havayı salt burada ciğerlerinize çekmek zorunda bırakıldığınızı görürsünüz. Yıllar önce Ankara’da belediye insanlara kışın maskesiz sokağa çıkmayın uyarısı yapardı, hele de solunum yolu hastalığı çekenlere. Bu gün İzmir’de bu uyarı yapılmıyormuş çünkü uyarı yapacak belediye hala üzerine kapkara yağlı bulutların çöktüğü kentte havanın mis gibi olduğu kanısında!
İzmir’de üniversiteler var ama iş yok! Üniversite mezunları bir zamanlar ülkenin ticaret ve mali başkenti olmaya aday bu kentten diplomayı aldığı saat sıvışıyor. Belediyecilik olmaz ve istemezük sözcükleri üzerine kurgulanmış. Yollar kazılıyor, kapatılıyor sonra gene kazılıyor. Deniz ve şehir içi ulaşımı en az elli yıllık araçlara sağlana-mıyor! Niye? Bilen var ama söyleyen yok. Daha şikayet edilecek çok şey var ama sayfalar yetmez anlatmaya. Örneğin kara yağmura hasret bir Türkiye’de İzmir’li yağmur yağmasın duasına soyunuyor. Çünkü yağdığı an kent Venedik oluyor da gondol bulunmadığından sularla boğuşup duruyor İzmir’li. Altyapı ha çöktü ha çökecek. Gecekondulaşma almış başını gitmiş, falan falan falan...
Şimdi böyle bir ortamda hele de yerel seçimler kapıdayken ve Binali Yıldırım gibi ne denli yetenekli, becerikli ve çalışkan olduğunu ta İDO müdürlüğünden Bayındırlık Bakanlığı koltuğuna değin defalarce kanıtlamış biri İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına adayken, Yıldırım’ı seçerseniz şeriat gelir İzmir’e gibisinden zurnanın son deliğinden apartma laflarla ortalıkta dolananlara oy vermek nasıl bir kafa yapısını gerektirir varın siz düşünün!
Her şeyden önce şeriat bir kente gelmez tek başına. Gelecekse bütün ülkeye gelir değil mi? Peki nereye getireceksin şeriatı? Her yıl 1 milyon kişinin gittiği Çeşme’ye mi? Yoksa Bodrum’a mı? Yılda 3 milyar dolar ihracat yapan Denizli’ye mi? Günde yedi kez İstanbul’a uçak seferi olan Erzurum’a mı? Tekstil, gıda ve tarımın merkezi, ihracat rekorları kıran Gaziantep’e, Kahramanmaraş’a mı? Yılda 1 milyon yabancı turistin gittiği Konya’ya mı? Hani, şu 200 bin gencin üniversitelerinde okuduğu Konya’ya! Çağdaş kent nasıl olunur dersi veren Kayseri’ye mi? Her yıl şarap sektörüne 1.5 milyar dolarlık üzüm satan Elazığ’a nasıl gelecek şeriat? Sordunuz mu; şeriat mı istiyor Elazığ’lı? Türkiye’nin en zeki iş adamlarını yetiştiren Trabzon’dan tutun Hopa, Artvin, Rize, Sinop, Ordu, Samsun’un neresine girecek şeriat?! Dünyanın en güzel şehri, ticaretin, sanayinin başkenti İstanbul’a mı getiriyorsunuz şeriatı? Yahu Osmanlı’da bile gelmemiş İstanbul’a şeriat şimdi mi gelecek?! Marmaris, Urla, Foça, Kapadokya’nın neresine yamayacaksınız şeriatı? Kim getirecek, kim yönetecek? Hangi, halk isteyecek bunu? Benim halkım mı?
Bu öcülerden, safsatalardan kurtulmak gerekir artık. Unutmayın korkulacak tek şey vardır, o da korkunun ta kendisi!