Habertürk Televizyonu’nda Balçiçek İlter İle Aziz Kocaoğlu’nun sohbetini izlediniz mi? Çarşamba akşama yayınlanan bu sohbetten aklımda kalan iki çarpıcı nokta var.
Bir: Metronun 13 metrelik bir bölümü kalmış. Burası için üniversiteler bir yıldır proje hazırlıyorlarmış. Zeminde kayma varmış. Çok kritik son 13 metreyi, adeta milim milim ilerleyerek geçiyorlarmış.
Bir noktayı eksik bıraktı Aziz Bey. Günde kaç milim ilerlediklerini söylemedi. Söyleseydi, 13 metrenin 13 bin milimetre ettiğinden yola çıkarak metronun ne zaman biteceğini hesaplayacaktım. Eh Aziz Başkan! şimdi böyle bir belirsizlikle beni baş başa bıraktın. Alacağın olsun.
Bir merakı daha varmış Hazretin. Metro bitince neyi konuşacakmışız? Bu merakta bir tuzak yok mu? Şunu ya da bunu konuşuruz diye söze başlarsak metronun yakında biteceğini kabullenmiş olmaz mıyız? Hâlbuki metronun biteceğine dair ümide yer vermiyor İzmirliler. Başta kendisi yer vermiyor. Başkanın sözlerini eksik aktarmayayım diye internette gezinirken bir konuşmasına rastladım. Sanırım 2011 yılının son aylarındaydı bu konuşma... İzlediğim videonun altında başkana atfen ‘Metro Temmuz ayında bitiyor’ diye yazıyordu. Yani 2012’nin Temmuz ayında. Şimdi hangi yılın hangi ayındayız? Fakat Kocaoğlu’nun hakkını yemeyelim. Kabahat üniversitelerde. Bir yıldır proje yapıyorlar, bitiremediler. Proje bitmeden Aziz Bey metroyu nasıl bitirsin? Sonra da birileri kalkıp, ‘Aziz Bey’in ekip sorunu var, vizyon sorunu var, beceri konusunda çok eksiği var’ diyor!.. Ne yapsın, metro bitmediyse, ağlayıp gözden mi olsun!.. Ben size Şeyh Galip’ten bir mısra söyleyeyim. Siz de bunu ister Aziz Bey’i, ister ona tân edenleri düşünerek okuyun:
“İnsafın o yerde nâmı yok mu?”
İki: Balçiçek İlter soruyor: ‘İzmir’de vatandaşlar trafik sorunu olduğunu söylüyor, trafik sorunu var mı?’ Aziz Bey cevap veriyor: ‘İzmir’de trafik sorunu yok’ İstediğimiz yere 10 ila 15 dakikada gidiyormuşuz. Bu da bir büyük şehir için gayet normalmiş. Lütfen gülmeyin. Bana inanmayanlar Balçiçek Pamir’e sorabilirler. Olmadı, o sohbeti izlemek için Bilge Google’a müracaat edebilirler. Ha, bir de sohbetin tam burasını izlerken Balçiçek Hanım’ın yüz ifadesine dikkat isterim. Gülümsetti Aziz Bey Balçiçek Hanım’ı. Niye gülüyorsunuz hanımefendi, trafik sorununun olup olmadığını siz mi bileceksiniz Aziz Bey mi? Yalnız hemen sonra Aziz Bey kendini tekzip etti. “Belediyenin, İzmir’de trafiği düzenleme yetkisi yok. Bu yetki emniyet müdürlüğünün trafik şubesinde. Bu şube hakkıyla iş yaparsa trafik çözülür” dedi. İşte birilerinin Aziz Bey’in vizyon sorunu dediği nokta tam da burası. İşe böyle bakıyorsan ne sorun görürsün, ne de çözüm bulursun. Ne yeni bir yol önerin olur, ne de deniz ulaşımını nasıl kullanabilirim diye bir kaygın. Denizden yararlanmadığından belli değil mi zaten durum? Yeni bir iskele de yok, deniz otobüsü gibi modern bir ulaşım vasıtası da yok. Mevcut zaten yok ama hayalinde de yok. Acı olan bu.
Bu arada uçan yol gibi, Konak-Yeşildere tünel yolu gibi çalışmalar da Aziz Bey’e göre lüzumsuz olmalı. Trafik derdi olmayan İzmir’de bunlara ne gerek var? Binali Yıldırım boş yere mi çırpınıyor acaba?
Aziz Bey’in ulaşıma yaptığı zammı nasıl savunduğunu duydunuz mu? Vergiler düşürülürse daha ucuza taşımak mümkünmüş!.. CHP’nin 60 yıldır niçin iktidar olamadığı, niçin yüzde 25’lerden yukarı çıkamadığı işte bu anlayışta gizli. Bu söylediklerimi onların kavramasını beklemiyorum. Buna benzer bir söylemi, İzmir şu kadar vergi veriyor bu kadar yatırım alıyor gibisinden daha önce de dillendirmişlerdi. Hiç düşünmediler ki, her şehir verdiği vergi kadar yatırım alırsa bu ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak imkânsız hale gelir.
İzmir Milletvekili İlknur Denizli, “Karşıyaka, İzmir’in çöplüğü olmamalı” dedi ve Aziz Bey’in sinirlerini darmadağın etti. Bir zamanlar katı atık değerlendirme ve bertaraf tesisi kurmak için ‘teknolojinin gelişmesini bekliyorum’ gibi garip şeyler söylüyordu Aziz Bey. Şimdi de çıkmış İlknur Hanıma ‘Kentin değil kendini düşünüyor’ demiş. Bu nasıl mantıktır, İlknur Hanım ‘kentin en güzel yerine bunu yapmak yanlış, kuzey rüzgârları kokuyu şehrin merkezine taşır’ diyerek kentin geleceğini kolluyor, Hazret bunu ‘kentini değil kendini düşünüyor’ diyerek karşılıyor.
En doğrusunu bazı CHP’liler söylemiş: Kocaoğlu’na mecbur değiliz.